Cami, cem eden, toplayan, bir araya getiren anlamlarına geliyor. Camiler, Müslümanları bir araya getirdiği gibi, ortak duygu ve düşünce çevresinde de birleştirmektedir. Örnek şahsiyetlerin oluşması, sağlam ailelerin kurulması ve uyumlu bir toplumun tesisine katkı sağlayan camiler, bulundukları yerlerde barış ve esenliğin artmasına katkı sağlamaktadırlar.
Camilerin fonksiyonu, Müslümanların azınlıkta yaşadığı coğrafyalarda, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, daha da artmaktadır. Dışardaki camilerimiz dini öğrenme ve öğretme, yaşama ve yaşatma noktasındaki öneminin yanı sıra kültürel varlığımızın devamında, anadilin öğrenilmesi ve öğretilmesi noktasında da başat rol üstlenmektedirler.
Küresel çapta İslam’ı terörle, Müslümanları terörist olarak nitelendiren bir algı oluşturulmaya çalışıldığına yıllardır şahit oluyoruz. Camiler de bu algıdan payını alıyor. Barış dini İslam’ın mekânsal sembollerinden olan camilerin terör kelimesi ile bir araya getirilmesinin hiçbir masum ve mazur gerekçesi olamaz.
Almanya’nın en çok tirajlı gazetesi Bild’in cami ve terörü yan yana getiren haberi; haberde geçtiğimiz aylarda TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Köln’deki caminin fotoğrafını kullanması hedef göstermekten öte ne anlam taşıyabilir ki?! Azınlıkların topluma entegresinden söz ediyorsak, bu dil ve bu dilin türevlerinin kitleleri olumsuz olarak etkileyen yönünü görmeli ve bu tür girişimlerden vazgeçilmelidir.
50 yılı aşkın bir süredir Almanya’da yaşayan milyonlarca Türkiyeli Müslüman yaşadıkları toplumda hangi terörün önderliğini yapmış, hangi anarşiyi onaylamış, hangi kaosun parçası olmuşlardır? On yıllarca birlikte yaşadıkları, herhangi bir aşırılıklarına şahit olmadıkları Müslümanları, değerlerini, mekânlarını, dinlerini terör gibi İslam’ın asla kabul etmeyeceği bir kavramla yan yana getirmek anlayışla karşılanamaz. Almanya’daki camiler yetiştirdiği örnek şahsiyetlerle toplumsal uyum ve barışa katkı sağlamışlardır. İyi niyetle bakıldığında bu rahatlıkla görülecektir.
Basın özgürlüğü adına bir dini, o dinin müntesiplerini ve dini mekânları töhmet altında bırakmak büyük sorumsuzluktur. İslam dinini ve Müslümanları, dinlerini ve dillerini öğrendikleri mekânları olan camileri terörle ilişkilendirmek, kelimenin en hafif şekli ile birlikte yaşamı baltalamak, toplumsal huzuru bozmak, hedef göstermektir.
Son yıllarda artan cami saldırılarının bu tür sorumsuz haberlerin etkisi büyüktür. Avrupa’da artan İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıkta basının kullandığı sorumsuz dil, siyasetçilerin ötekileştiren yaklaşımının payı oldukça fazladır. Bunun önüne geçmek ise ancak siyasetçilerin ve basının sorumluluklarını bilmesi ve sorumlu davranması ile mümkündür.
Zihinler algı yönetimi aracılığı ile formatlanıyor. Böylece insanlar kendilerine gösterilen, kendilerine algılatılan üzerinden tanıyor, tanımlamaya başlıyor. Farklılıklar ön yargıları besliyor; ön yargılar nefreti, ötekileştirmeyi ve saldırıyı doğuruyor.
Birlikte yaşamı güçlendiren bir dil bu tür haberlerle inşa edilemez. Bu dil ancak saldırıları artırır, toplumsal huzurun bozulmasına sebep olur. Tüm farklılıklara rağmen, barış içerisinde bir yaşamdan söz edilecekse, bu tür haberlere prim verilmemeli ve tepki gösterilmelidir. Bu o toplumun tüm fertlerinin sorumluluğu olduğu gibi, bilhassa sorumluluk makamındakilerin asli görevi olmalıdır.