Yıl boyu Arap coğrafyasının çeşitli bölgeleriyle ilgili gelişmeleri bu köşede siz değerli okuyuculara aktarmaya çalıştım.
Bayramda o yazılardan birini daha okumanızı istemiyorum.
Bu nedenle bugün farklı bir şey yapıp Arap ülkelerinden derlediğim birkaç fıkrayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Umarım bayram neşenize az da olsa bir katkıda bulunur.
Bizde Karadenizlilerle ilgili fıkralar olduğu gibi Araplarda da yine bazı kentler ve bölgelerle ilgili fıkralar var.
Örneğin Filistin’de Batı Yaka’daki El Halil kenti sakinleriyle ilgili fıkralar ünlüdür.
El Halilli bir gün doktora gider. Doktor kendisine her gün beş kilometre yürümesini söyler. El Halilli beş gün sonra doktora telefon eder ve “Şu an Kudüs’teyim. Ne yapayım?” diye sorar.
El Halilli arkadaşına sorar: “Hindistan uzak mı?” Arkadaşı, “Sanmam” der; “Bizim iş yerinde bir Hintli var, işe her gün bisikletle gelip gidiyor.”
El Halilli bir cami yaptırmaya karar verir. Camiyi yaptırdıktan sonra gelip gidenin çok olduğunu görünce camiyi lokantaya çevirir.
Mısır’da ise “Saidi” fıkraları ünlüdür.
Sudan sınırından El Ciyze / Gize vilayetine kadarki bölgeye “Saidi Mısır” (Mısır toprağı) veya kısaca “El Said” denir.
“Saidi” (El Saidli) de o bölgede yaşayan insandır.
Saidi bir gün balık tutmaya gider fakat yanına oltanın ucuna takacak yem almayı unutmuştur. Ne yapacağını düşünürken aklına bir fikir gelir. Küçük bir kâğıda “yem” yazar ve oltanın ucuna takar. Biraz sonra oltasını çektiğinde oltanın ucunda “balık” yazan başka bir kâğıt vardır.
Amerika’ya giden Saidi, Mısır’a döndükten sonra annesine ve babasına orada gördüğü ilginç şeyleri anlatır. “Orada yüksek bir binanın tepesinden düşen bir adam gördüm. Üç gün geçti adam hâlâ yere ulaşmadı” der. Annesi, “Peki ya adama ne oldu, öldü mü?” diye sorunca cevap babasından gelir. “Üç gün bir şey yiyip içmediği için tabii ki ölmüştür” der.
Saidi bir gün televizyon satın almak için beyaz eşya satan mağazaya girer. “Bu televizyon kaça?” diye sorar. Satıcı, “Yürü git, Saidilere televizyon satmıyoruz” der. Saidi buna sinirlenir ve televizyonu satın almayı kafasına koyar. Berbere gidip bıyıklarını kestirir. Elbisesini değiştirip takım elbise giyer. Aynı mağazaya gider ve “Bu televizyon kaça?” diye sorar. Satıcı yine “Yürü git, Saidilere televizyon satmıyoruz” der. Saidi daha da sinirlenmiştir. Bu kez tanınmamak için çarşaf giyip yüzünde peçeyle kadın kılığında gider mağazaya ve sesini incelterek selam verdikten sonra sorar: “Bu televizyon kaça?” Satıcının cevabı değişmez: “Yürü git, Saidilere televizyon satmıyoruz” der. Saidi delirir. Yüzündeki peçeyi çıkarıp atarken satıcıya “Her seferinde Saidi olduğumu nereden anlıyorsun?” diye sorar. Satıcı, “Çünkü o sorduğun televizyon değil. Tam otomatik çamaşır makinesi” der.
Arap Yarımadası’nda da fıkraların birçoğu bedeviler üzerinedir.
Bedevinin biri bir gün hayvanat bahçesine gider. Aslan kafesine geldiğinde kafasını kafesin içine sokar. Bekçi, “Uzak dur” diye uyarınca, “Korkma, yemeyeceğim. Bakıp çıkacağım” der.
Bedevinin biri hacda tuvaleti gelince kadınlar tuvaletine girer. Kadınlar çığlığı basınca, “Neyiniz var, annemin yerine hac yapıyorum” diye cevap verir.
Bir sonraki yazıda yine Arap dünyasının sıcak gündemine dönmek üzere bayramınızın her türlü acı ve kederden uzak, huzur ve mutluluk dolu olmasını dilerim…