Bugün Tuna’ya Belgrat Kalesi’nden baktım. Damat Ali Paşa’nın türbesinde bir daha öldürüldüm. Karlofça’yı içine sindiremeyip Moro’yu geri alan, dönüp tekrar Avusturya ordusuyla cenge tutuşan ve atıyla küffar ordusunun içine dalıp alnından vurulan insanla yüzleştim. Padişahın damadısın, mal, mülk, makam, para, her şeyin var. Biz olsak yalınkılıç Petrovaradin’de koca bir ordunun içine en önde dalar mıydık? Şimdi türbesi Sırp topraklarında. Ne bileyim, içimin kelimelerde karşılığı yok işte…

Yüzümün haritasını çizene

Göğsümü ezene bak..!

Ahmet, Mehmet, Muhammet…

Tarih ki yıllarca peşimde yürüdü

Ne oldu bana

İstanbul’un alnında hilal mi çürüdü

Mavi yeleli atların iziyim şimdi

Benime kan sıçratıyor her toynak

Affet beni Boşnak

Çıldırt beni Belgrat

Her şeyin sebebi benim..

Çünkü;

Dans ettim

Plastik dünya

Dönsün diye

Bankalar kurdum

Daha çok açlık

Daha çok günah

Aşk yalaklarında

Mecnun vurdum

Leyla sattım

Dünya dediler; ne hoş

Tüket ey vatandaş tüket

Dediler; hayat boş

Oysa;

Yüzlerce sene oldu unuttum

Başından puşisini

Sapanından taşını çaldım

Pembe yanağını bombalar yakan

Öksüzler

Benim oğlumdu,

Unuttum

Irzına geçilen mübarek analar

Karagözlü kelepçeli çırılçıplak kızlar

Toplu mezarlarda yitik babalar

Gözleri yuvalarından oyulan delikanlılar

Benim namusumdu

Unuttum

Daha adını sormadan

Kapıda alnından vurdum

Gemi mahzenlerinde

Çürüdü koktu cesetleri

Açık

Çıplak mülteci

Benim hemşerimdi

Unuttum

Evinizin direğiydim

Kapınızın sevinci

Bir asrı saadet adaleti

Kendi rüyama daldım

Yüzyıl oldu

Sizi unuttum

Şimdi;

Hırpalamayın dudaklarınızı

Ayaklarınız büyümesin meydanlara

Aradığınız suçlu benim

Kardeşlerim;

Milyon kilometre kaçsam

Saklansam da içine

Taştan heykellerin

Kanınız peşimizden gelir

Tutar beni

Suçluyum

İstanbul’a asın beni

Suçluyum

Sabahlara kusun beni

Suçluyum

Mazlumlar adına

Bir daha vurun beni