Dünyanın jandarması Amerika’da garip şeyler oluyor. 100 bin insanın virüs nedeniyle öldüğü ülkede şimdide de ırkçılık hortladı. Amerikalılar alışmışlar düşmanı dışarıda aramaya. Kendi suçlarını ve suçlularını gizlemek için hep hedef saptırarak masumların canına kıyma geleneği devam ediyor. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de ve daha nice yerlerde yüz binlerce insan Amerika ve yardakçıları eliyle katledildi. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılışının hesabını Hindikuş Dağlarındaki çocuklardan sordular. Feryatlar arşa yükseldi ama Amerikalılar için onlar uzaktaki düşmanlardı ve de ölmeleri gerekiyordu.
Ancak bu defa Amerikan radarlarının görmeyeceği bir düşmanla karşı karşıyalar. Kendilerine toz kondurmak istemedikleri için yine suçlu arayışına çıktılar. Önce Dünya Sağlık Örgütünü hedef aldılar. Oradan bir şey çıkaramayınca Çin’e odaklandılar. Hatta cılız seslerle de olsa bu virüsü Çin’de laboratuarda beraber ürettiklerini de iddia ettiler. Ama virüs Amerika’ya diz çöktürdü. Ancak virüs bağışıklık sistemi zayıf olan siyahîlerle, İspanyol kökenlileri vurunca ülkenin asıl sahibi olduğunu savunan “beyaz adam” için teselli kaynağı oldu. Hiç hazzetmedikleri eski kölelerinin efendiler gibi dolaşmasına hiç tahammül edemedi beyaz adam.
Zaten siyahların kölelikten, aşağılanmaktan kurtulmasının üzerinden çok uzun bir zaman geçmedi. Kölelikten kurtulalı yaklaşık 160 yıl oldu. Abraham Lincoln köleliği kaldırdı ancak siyahların köleliği değişik oranlarla hep devam etti. 1 Aralık 1955 Perşembe günü işten eve dönen Rosa Parks belediye otobüsünde beyazların oturması gereken yerden kalkmayınca tutuklanır. Bu tutuklanma şehirde siyahîlerin otobüsleri boykot etmesine neden olur. Boykot nedeniyle otobüsler iflas noktasına gelir ve sonra mahkeme yasağı kaldırır. Bu yasağın kaldırılmasında Martin Luther King ve arkadaşlarının büyük katkısı olur.
Bir özgürlük savaşçısı olan Martin Luther King 1968 yılında siyahların haklarını savunurken bir suikasta kurban gitti. Yine siyahî Müslüman lider Malcom X 1964 yılında özgürlükleri savunurken şehit edildi. Hala hayatta olup 60’lı yıllarda yaşananları hatırlayanlar vardır.
Yıllardır Amerika’nın farklı bölgelerinde polis tarafından öldürülen, eziyet gören siyahîlerin haberlerini okuyoruz. Bu kez yine bir polisin bir siyahîyi boynuna bastırarak öldürmesi bardağı taşıran damla oldu. Amerika’nın farklı şehirlerinde protestolar yapılıyor, dükkânlar yağmalanıyor… Aslında bu protestolar siyahîlerin efsanevi liderlerinin yaptığına benzemiyor. Onlar özgürlük için hiçbir yağma ve şiddet hareketine başvurmadan başarılı oldular. Eylemelerin şiddete dönüşmesi onları başarılı kılmayacaktır.
Amerikan başkanının olaylar karşındaki tavrı da evlere şenlik. Adeta yangına benzinle giden adam gibi sürekli yangını besliyor. Hem virüs konusunda hem de siyahların eylemleri karşısında seçimi kazanmak için oy alamayacağı siyahîlere karşı ırkçı beyazları desteklemeye devam ediyor. Trump sürekli tahrik ederek ve kamplaştırarak seçim kazanmak derdinde. Ancak yaptığı yanlış hareketlerin faturasını toplum ödüyor. Bu yanlışlar toplanıp bardağı taşıran son damla olursa Trump 2021 başkan olarak girmeyebilir.