ABD Dışişleri Bakanı Con Kery ve CIA Direktörü John Brennan’ın açıklamaları sürpriz değil.

“Esed’siz bir Suriye düşünülemez”

“Esed’le müzakere yapmak zorundayız”

diye yapılan açıklamalar hiç kimseyi şaşırtmadı. Bu açıklamalar karşısında sadece Amerika için kullanışlı işbirlikçi monşerler açığa düştü, onlar da zaten harcanabilir.

İran ne diyor?

Rehberliğe yakın kaynaklar uzun zamandır el altından şu düşünceyi yayıyorlardı. “Biz İran olarak Esed’in köpek olduğunu biliyoruz; ama köpek bizim köpeğimiz. Esed’e karşı savaşan muhaliflere güvenmiyoruz. Muhalifler Türkiye’ye inanıyorlar. İran’a inanan sadece Esed var.” İran’ın Suriye’ye bakışının temelinde bu sav var. İran, Hizbullah, özel milis birlikleri, yabancı savaşçılar, paralı askerler ve kiralık çeteler marifetiyle 4 yıldır Suriye’de Esed’in yanında savaşıyorlar. Silah ve mühimmat desteğinde Rusya ve ABD’nin gönderdiğine yakın sevkiyatlar yaptı. Ayrıca biliyoruz ki sayı kapıştırma ahlaksızlığı yapmayalım; ama Suriye’de İran, en az Esed kadar insan öldürdü.

İran var gücüyle Esed’in arkasında

Pers’in gerçek niyetini ancak Allah bilir; ama söyledikleri şu; Sünniler aptal ve tutarsız. “Esed düşerse Suriye dengesizleşir ve meydan İsrail’e kalır.” Amerika’dan sonra en fazla İsrail işgali altında olan ülke olan Türkiye’ye yakın yeni bir Suriye İsrail’in arka kapısı demek olur ve biz İran olarak bunu engellemek için ne gerekiyorsa yaparız.

Amerika ne diyor?

New York’taki düşünce kuruluşlarından  Council on Foreign Relations’taki (CFR) konuşmasında “Hiçbirimiz; Rusya, ABD, koalisyon ve bölge ülkeleri; Suriye’de hükümet ve siyasi kurumların çöküşünü görmek istemiyoruz” diyen CIA Direktörü John Brennan, ABD’nin herkesin bildiği resmi düşüncesini dile getirdi.

Allah’tan korkmasam Esed’i tebrik ederim

Amerika diyor ki; Esed düşerse Suriye Müslümanların eline kalır, İsrail’in bölgedeki varlığı ve sağlığı tehlikeye düşer.

İran diyor ki; Esed düşerse Suriye İsrail’in eline kalır.

Bu çarpıklığın altında yatan akıl, uzun yıllardır İran’ı ve Amerika’yı yöneten “ortak” akıl. IŞİD gibi bir kartı ortaya koyarak dünyayı tehdit eden küresel otorite diyor ki; Esed giderse bölge radikallerin, aşırı dincilerin eline geçer. İran da aynı aklın başka kenarından tutarak açıklamalar yapıyor. Mesele Müslümanın hür iradesiyle kendini yönetmek istemesi. Müslümanın hürriyet ihtimali, Amerika’yı, İran’ı ve İsrail’i aynı cephede ittifak ettirecek kadar güçlü bir gelecek.

2009 Haziran ayında Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun dillendirdiği “zero problem” yani “sıfır sorun” başlığı ile değişime giren Türkiye dış politikasını, bu şer ittifakı, “sıfır sorun dediniz, sıfır dostunuz kaldı” diye eleştirmişti.

Bugün gelinen noktada görüyoruz ki, elhamdülillah Türkiye bölgedeki mazlum halklarla dost, onlara zulmeden diktatörlerle düşman. Tam da söylendiği gibi mazlumlarla sıfır sorun, şer ittifaklarıyla büyük problemler yaşıyoruz.

Beklediğimiz, istediğimiz ve dahi duacısı olduğumuz hal tam da budur. Çünkü zalimlerle problemi olmayanın İslam’la problemi var demektir.

Ümmetin derdiyle dertlenen herkesten Allah razı olsun.