Sağlıklı, mutlu, uzun bir ömür sürmeyi kim istemez? Birbirimize temennilerimiz bile bu şekildedir hep. Bunu istemeyecek olanlarında ruh halinin bulanık olma ihtimali yüksek. Nasıl olmasın? Süregelen ömürlerinde hayatlarında daim çile ve ızdırap varsa, üzerine de ekonomik sıkıntılar eklenmişse ‘dünya yalan, biraz da sen oyalan’ modunda olmaları doğal elbet.

Ancak şu kısacık ömre her birimizin büyük hikâyeler sığdırdığını biliyorum, çünkü hastalarımda bunu görüyor ve işitiyorum. Her birimizin dünyaya dair gayesi başka: Kimi sefada, kimi cefada; kimi ise lay lay lom modunda.

Ben mi ne moddayım? Ne yalan söyleyeyim, bu yazıyı yazarken cefa daha yakın gibi duruyor…

Gün geçmiyor ki bir televizyon kanalı açtığımızda “Filanca iyi gelir, falanca bunu içti, çok iyi olmuş. Al şundan biraz sen de iç, artanını suratına sür, sakın yere dökme!…” Sanki dünyayı yeniden keşfediyor bu arkadaşlar ve bizlere uzun ömür sürmeyi sağlayacak sihirli iksirler sunuyorlar… Ağızlarına sağlık diyemeyeceğim çünkü suiistimale açık bir alan. Popülizmden uzak kalınması gerekiyor. Biz işin magazini ile uğraşırken bakın Japon Bilim Adamı Yoshinori Osumi Nobel ödülünü nasıl almış.

Üç gün aç kal, kendini yenile diyebileceğimiz bir hususa dayanıyor. Otofaji dediğimiz bu olayla hücreler ve vücut aç kaldığı zaman ihtiyaç duymadığı maddelerden kendini temizliyor. Bu temizleme aynı zamanda genç kalmayı sağlıyor.

Aman aklımız karıştırmasınlar! Sizleri tüketime teşvik eden her üründen ve gıda takviyelerinden uzak durun. İhtiyaç olduğu kadarı ile tüketin. Popülizme prim vermeyin. Çünkü dünyaya yeniden gelen yok. Başkalarının hayatımızla ve dünyamızla oynamasına müsaade etmeyin.

Bakın dünyanın en uzun yaşayan ama vefat etmiş insanlarını araştırdığımızda, ilk beş sıralamada dördünün Türk olduğunu göreceksiniz. Her biri 115 yaşının üstünü aşabilmiş. Ancak en uzun yaşayan ama şu an vefat etmemiş insanları araştırdığımızda içinde Türk yok. Bu durum, son 70 yılda tüketim alışkanlıklarımızın nasıl değiştiğini gösteriyor. Hayatlarla ödemişiz bedelini.

Dünyayı değiştireceğimi düşünmüyorum, ama değişime kendimizden başlayabiliriz. Eskiden aşırı tüketen biz; o biz olamayalım artık! Aklımız kimselere ipotekli değil. Anlayacağınız işin sırrı, ‘iki kere rafine’ değil, az yemekte. Sofradan doymadan kalkmasını bilmekte.

Tabi bunları yazarken arka planda nilüferin o meşhur şarkısının tınısı var. Dünya dönüyor sen dersen de! Yıllar geçiyor fark etmesen de…

Sağlıcakla kalın.