Dertli adam, bu yürüdüğün yol Allah’ın yoludur
Sen bu yoldan döndiye her yer ihanetle doludur
Durma! Yürü! Ne düşmanı ne haini sevindir
Bil ki bütün yollar yürünmek içindir
-Emir Fuad-
İnsan doğduğu, büyüdüğü ve hatta atalarının, dedelerinin öldüğü toprakları sevmez mi kâri? Elbet sever ve sevmelidir de. Bu sevgi dünya sevgisi demek değildir. Bir başka haldir bu. Zira vatan, mukaddestir itikadımızca. İte, çakala bırakılmayacak, terk edilmeyecek ve gidilmeyecek kadar ve hatta uğrunda ölünecek kadar mukaddes… Onun içindir uğrunda bunca şehit verdiğimiz ve onun içindir bunca ihanete halen dahi sabrettiğimiz. Ve her büyük adım attığımızda, bu yolda her yürüdüğümüzde paçalarımıza bunca saldırmaları hep bu yüzdendir.
Biz çok uzak diyarlardan bir muştuya ve bir davaya inanıp da geldik bu küçük Asya denen topraklara. Toprak almak için değil, zengin olmak için değil gönül almak, gönül bulmak ve buralarda yeniden doğmak için geldik. Ecdat zulmetmedi, zulme karşı durdu, masumlarla değil masumları -hangi dinden ve milletten olursa olsun- katleden, onlara zulmedenlerle bir cenge tutuştu. Hürriyet için, adalet için ve huzur için asırlarca sürecek bir yola düşürdü ömrünü. Yürüdü ve nefesinin tükendiği yerde gömüldü. Lakin her vakit önünde set gibi duranlar, ihanetten bir ağ kuranlar oldu ve oluyor, şimdi de, bugün de oluyor. “İhanet uzak değildir” der eskiler zira hainler hep yakınlarda durur. Yanı başındadır. Ve bu dahi eski hikâyedir, bilinir. Ve onun için ki vatan için ölenlere bizim itikadımızda şehit denilir.
Şimdi sen aldırma kâri “battık, bittik, tükendik” diyenlere. Zira Akif’in de dediği gibi “sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” ve sahip çıkmak demek yalnız başına ve sadece konuşmak, söylemek ve ağlamak demek değildir. Vatanını en çok seven onun için en çok gayret gösterendir ya madem o vakit bize düşen de gayret etmektir. Herkes istidadınca ve ne geliyorsa elinden onu yapmaya çalışmalı. Yapamayan konuşmasın, sussun. Zira bu vakit öyle beyhude konuşulacak vakit değildir. Ve hem bilinmelidir ki bu vakitte, en güzel destek köstek olmamaktır. Adama sen ne yaptın diye sorarlar, soracaklardır da. Zira karşımızda olanlar haysiyeti ve namusu, şerefi olmayanlar. Onlar merdane bir kavgadan anlamazlar. Onlar kudurmuş itler gibi kıvranır ve ölümleri dahi âleme huzur olur ancak. Onun için safları yeniden ve yeniden sıklaştırıp da “buradayız” demek lazımdır. Meydanı boş görenlere, sahipsiz zannedenlere vatan nedir ve kimindir yeniden ve yeniden göstermek lazımdır.
Ve bu gaye bizimdir şimdi, bu dava bizimdir, zira vatan bizimdir. Anlıyor musun kâri? Anlıyor musun? Seni bekliyor herkes bir muştuyu bekler gibi, bir derdi bir davayı bir gayeyi ister gibi, bir rüyadan uyanmış da rüyasına tabir bekler gibi seni bekliyor. Lakin sen beklendiğini bilmiyorsun. Oysa sen çıkmazsan şayet ve “ben varım” demezsen başkaları çıkacak o meydana ve sonra sana, inandığına, davana, vatanına, mukaddes bildiğin ne varsa ona, hepsine hakaretler edecek, onları yok sayacak ve ayaklar altına alacak. Ve o vakit şikâyet etmeye bile hakkımız olmayacak. Zira vatana sahip çıkacak olan ne tek başına devlettir ne de bir başkası, herkes tek tek sahip çıkmalıdır ve “bu vatan benim” demelidir en başında. Böyle bir anda sükûn lazımdır bize ama sükût değil. Zira susarsak kendilerini haklı sanacak hainler vardır.
Ve inanan insan bilmelidir ki “vatan sevgisi imandandır” ve Allah’ı seven vatanını da sever…