31 Mart seçimleri için Cumhur İttifakı’nı oluşturan AK Parti ve MHP altı aydır hummalı bir çalışma yürütüyorlar. Liderleri şehirden şehre koşarak mitinglerde konuşuyor, akşamları televizyon programlarında gündemdeki sorulara cevap veriyor, millete projelerini anlatıyorlar…

Kendilerine Millet İttifakı adını koyan CHP, HDP, İP ve SP ise altı ayı gizli kapılar arkasında kim nereden aday çıkaracak, kimin listesinden hangi partinin adamları meclis üyesi yapılacak pazarlıklarıyla geçirdi. Miting yok, toplantı yok. Kurdukları seçim ittifakına “Millet” adını koymuşlar ama “Milletten” köşe bucak kaçıyorlar…

Seçimden önceki son yazımı çok önemli iki tarihi vesika üzerine inşa edeceğim. Umarım hayati bir seçim arifesinde bize yol gösterir!

DEVLET MİLLETİ YAŞATACAK, MİLLET DE ÖZGÜR VE GÜÇLÜ DEVLETİ!

Birinci vesikamız Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e tavsiyelerinin olduğu tarihi manifesto!

“Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın!

Ey oğul! Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil. Her işin gereğini vaktinde yap. İnsanları yaşat ki, devlet yaşasın!

Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğunda mücadeleden korkma!

Ey oğul! İşin ağır, işin çetin, gücün kula (millete) bağlı…”

ERDOĞAN’IN KAVGASI TÜRKİYE VE MÜSLÜMANLAR İÇİNDİR!

İkinci ibretlik vesikamız Nasrettin Hoca’dan…

Anadolu’yu işgal eden Timur, Akşehir’e de bir fil bırakır ve köylülerin ona iyi bakmasını ister. Akşehir halkı Timur’un bıraktığı fili bir türlü doyuramazlar.

Çareyi Nasrettin Hoca’ya gitmekte bulurlar; “Aman hocam, ocağına düştük, bize yardım et! Timur’un bıraktığı fil ne ekin bıraktı ne bağ, ne bahçe. Bizi bu dertten sen kurtarırsın.” Hoca da “Hadi peşime düşün de bir çaresine bakalım” der. Ve hep beraber Timur’un makamına gitmek için yola düşerler. Tam makama girecekleri sırada hoca arkasına döner bir bakar ki arkasında kimse kalmamış.

Timur, “Ne o hoca yine niçin geldin?” der? Hoca da “efendim sizin bir dişi filiniz varmış. Akşehirliler, ‘Hakanımız bir de erkek fil versin ikisi beraber hem otlasın, hem de çoğalsın’ dediler” der. Timur da, “Hay hay hoca” der. Ertesi gün Akşehir’e bir fil daha gönderir. Bunu gören halk “aman hocam, biz bir filden bıkmışken, fil iki oldu, ne yaptın sen?” demezler mi…

Şimdi soru şu; patates, soğan, patlıcan fiyatlarını bahane edip; kanımızı emmek, devletin hazinesine çökmek isteyenlere karşı savaşan Erdoğan’ı yalnız bırakmak da nereden çıktı?

SON UYARI: SON PİŞMALIK FAYDA ETMEZ…

AK Parti’yi yaşat ki, Türkiye yaşasın. Erdoğan’a destek ol ki, emperyalizme, Haçlılara karşı senin hakkını, hukukunu, canını, malını ve mabetlerini korusun. Siz Erdoğan’a 2002’de bunun için destek verdiniz. Erdoğan da sizin tam da isteğiniz gibi egemenliğimize ortak olanlara, sizi sömürenlere, millete zulmedenlere karşı bir mücadele başlattı…

Devleti ve milleti yaşatmak için savaş meydanında en önde savaşan, canını bu yola adamış Erdoğan’a karşı; devlet ve millet düşmanı; emperyalizmle, Haçlılarla, terör örgütleriyle işbirliği yapan diğer partilere destek vermekte nereden çıktı?

Türkiye’yi milletin değerlerini yok eden, milletini hor ve hakir gören, zulmeden bir devletten; milletin özgür olduğu bir devlete dönüştüren Erdoğan’a ders vermekte nereden çıktı?

Türkiye’yi, dini ve etnik kimliğinden dolayı milletini öldüren bir devletten; dini değerlerin baş tacı edildiği, insanların etnik kimlikleriyle özgürce yaşadığı bir devlete dönüştüren Erdoğan’a mesaj vermekte nereden çıktı?

31 Mart’ta AK Parti ve lideri Erdoğan’a mesaj vermek isteyen kardeşim, ne yapmak istediğini bir kez daha düşün. Tüm dünya senin vereceğin mesaja göre pozisyon alacak…

Unutma; bu kavgada Erdoğan’ın tek silahı Milletinin verdiği destektir!