Esed/Hamaney ordusu ile Rusya tüm dünyanın gözü önünde Halep’te katliamlarını sürdürürken yine tüm dünyanın kahrolası sessizliği ve tepkisizliği de devam ediyor.

Hani “Dünya ayağa kalktı” diye bir ifade var ya…

Halep’ten gelen görüntüler işte o dünyayı çoktan ayağa kaldırması gereken görüntüler.

Savaş suçu ve insanlığa karşı suç işleniyor.

İnsani yardım konvoyları vuruluyor.

Biraz mırın kırın dışında herkes sessiz.

Hatta katliamın failleri Birleşmiş Milletler kürsüsünde ağırlanıyor.

Yapabildiğimiz öfkemizi bir kaç tweet ile dile getirmek.

Suriye’de devrimin başından beri yaşanan katliamlar karşısında sadece endişelerini ifade etmekle yetinen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun bu kez Halep halkını hedef alan hava saldırıları karşısında şoke olmuş.

Yani endişesi level atlamış.

O kadar.

Rusya’yı kim durduracak?

Veto hakkına sahip olduğu BM Güvenlik Konseyi mi?

Halep’ten gelen görüntüler, “Dünya beşten büyüktür” sloganının neden daha yüksek sesle dile getirilmesi ve mevcut dünya düzenine isyan edilmesi gerektiğini çok net bir şekilde anlatıyor.

Bu arada bir şey daha anlatıyor:

Müslümanlar olarak acizliğimizi…

Sayıca çok olmamıza rağmen selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olduğumuzu…

Hani “İslam Ordusu” diye birşey vardı.

Müslüman ülkelerin NATO’su vesaire olacaktı.

O ordu bugün Halep’teki katliamı durdurmayacaksa ne yapacak?

Ne yazık ki, “İslam Ordusu”nu oluşturan ülkeler Suriye halkını korumak için askeri müdahale bir yana Halep’teki katliamı durdurmak için güçlü bir ortak tavır ortaya koymaktan dahi aciz.

İslam ülkeleri yöneticileri gibi -maalesef- Müslümanların geneli de Halep’teki katliam karşısında duyarsız.

Müslümanlar olarak tek vücut olmaktan ve kardeşlerimizin acılarını paylaşmaktan hâlâ çok uzağız.

Halep yanarken Suriye’deki bazı gruplar ve kendilerine alim denilen bir takım adamlar en azından güvenli bir bölge oluşturulsun ve o bölgede insanlar katliama maruz kalmasın diye başlatılan Fırat Kalkanı’na katılanları mürted ilan etme peşinde.

Kimseyi suçlamaya gerek yok.

Kafir kafirliğini, zalim zalimliğini yapıyor.

Bu onlardan beklenen birşey.

Asıl önemlisi biz Müslümanların ne yaptığı ya da yapmadığı.

Halep bize ayna tutuyor.

Acizliğimizi ve içinde bulunduğumuz zilleti yüzümüze vuruyor.

Sahi, Halep için ne yapıyoruz?

Öfkeleniyoruz, üzülüyoruz, kınıyoruz, dua ediyoruz, sosyal paylaşım sitelerinde duygularımızı dile getiriyoruz, insani yardım gönderiyoruz, dünyayı Halep’teki katliam karşısında sessiz kalmamaya davet ediyoruz.

Fakat bunların hiçbiri orada minicik yavruların beşiklerinde katledilmesini önleyecek şeyler değil.

Bütün bunları yapıyor olmak önemli olsa da yapmaya gücümüz yettiği halde yapmadığımız şeylerden bizleri muaf kılmıyor.

Halep’teki katliama dikkat çekmekle ve “Zalimler için yaşasın cehennem” demekle görevimiz sona ermiyor.

Herşeyden önce üzerimize kabus gibi çöken utanç verici korkulardan kurtulmalıyız.

Asılsız korkuların ecele faydasının olmadığını, bilakis kardeşlerimizle birlikte bizim de felaketimize yol açacağını vakit çok geç olmadan görmeliyiz.

Katliamı gerçekleştirenlerin yanında katliamı engelleyebileceği halde engellemeyenlerin de Allah katında hesaba çekileceğini unutmamalıyız.