Yine bir Recep İvedik ve yine malum tartışma…

Serinin beşinci filmi de diğerleri gibi çok izlendi, rekor kırdı, tartışılmaya başlandı ve herkesin içindeki oryantalist de, dışındaki kapitalist de meydana döküldü…

Henüz İvedik’i 5. kez izleme şerefine nail olamadım. Fekat sinemasal olarak diğer filmlerinden farkı olmayacağını hepimiz biliyoruz. Zaten Recep İvedik’i bir sinema filmi değil, toplumsal dışavurum eseri olarak görmek gerek.

Hoş, 400 civarı sinemada bin 400 salonda gösterilen bir filmi her açıdan ele almak farzdır üzerimize. Ama sinema sanatı bakımından 5 filmin hiçbirinin birbirinden farkı olmadığı malum. Zaten filmin yönetmenini sorsanız kaç kişi Togan Gökbakar der ki? Bu açıdan, yönetmeni mevzuun dışında tutarak yazıyorum.

İvedik, Şahan Gökbakar televizyon ekranındayken girdi hayatımıza. Malumunuz. Gerçi Recep İvedik 5’i 1 haftada 3 milyona yakın izlenme oranına ulaştıran gençlerin birçoğu o dönemi hatırlamaz. İlk Recep İvedik filmi 2008’de vizyona girdi. Şahan Gökbakar’ın televizyon şovu 2005’te yayınlanmaya başlamıştı. Haliyle şu an 18 yaşında olan ve beyazperdede İvedik’i lider yapan kitlenin ciddi bir kısmı o günleri bilmez.

2008, 2009, 2010, 2014 ve 2017… Her yeni İvedik filmi, genç kitleden binlercesini safına katarak ilerliyor. İzleyicisi enteresan derecede sadık bir film serisinden bahsediyoruz. Her filmin, diğerinin daha fazla izlenmesi, hatta kat be kat fazla izlenmesi de bundan olsa gerek. 2014’ten 2017’ye, sinema salonuna gidecek genç sayısı nerden baksanız birkaç yüz bin artmıştır. Genel popüler kitlenin yetişme ve odaklanma vasatı düşünüldüğünde, bu kalabalık gürûhun Recep İvedik’in izleyici ordusuna katılması işten bile değil.

Bu çok mühim bir nüans. İlk 3 filmi 4 milyon ortalama tutturan İvedik, 4 yıl ara verdikten sonra sahalara geri döndüğünde iki mislinden fazla izlendi (3. film 3 milyon 300 bin civarı, sonraki ise 7 milyon 300 bin civarı gişe yaptı).

Sosyolojik olarak kuşaklar arası fark ve yetişme çağı barının 4-5 yıla düştüğünü düşünüyorum. İşin uzmanları ne der bilmem. Fekat bu bariz bir hakikat. Böyle baktığımızda, 3-4 yılda bir vizyona girecek İvedik filmlerinin sürekli artma garantisi var bile diyebiliriz (Yazının başlığındaki ironi de buna binaen neşredildi.) Aksinin olması için Türkiye’nin derinden bir toplumsal dönüşüm geçirmesi ve formel olarak da bunu bütün alanlarda yaşaması gerekecek. Evet, Türkiye son 15 yılda zaten ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Lakin sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılan yeni orta sınıf, eskisinin koltuğunu almaktan başka bir şey yaptı diyemeyiz. Parayı tutanın, verenin, aracı olanın eli değişti sadece. Parayı kazanma, verme ve aracı olma şekillerinde pek bir değişiklik yok. Hal böyle olunca da İvedik’e dair bir öngörüde yanılma payı azalıyor.

İvedik filmlerinin izlenmemesini sağlayacak bir başka şey de üreticisinin bazı hataları olabilir. 2008 ve 2009’da 4 milyon 300 bin seviyesinde izlenen filmler, 2010’da 3 milyon 300 bine indi. Demek ki her yıla bir Recep İvedik kampanyası pek rağbet görmüyor. Her İvedik filmi arasında 3-4 yıl koymak, rekorların sahibi olan İvedik’in koltuğunu kimseye kaptırmaması manasına gelebilir.

Diğer taraftan İvedik serisi şu ana kadar 22 milyondan fazla bilet sattırdı. 2014’te rekor kırdığında her 9 biletten birini kendine kestirtmişti Şahan Gökbakar. 2020’de Recep İvedik 6’yı izlediğimizde (öngörü ve tavsiye olsun Şahan’a), kuvvetle muhtemel Türkiye’de toplam bilet satışı 70 milyon civarında olacak ve İvedik, yine bunun 8-9’da 1’ini alacak.

Kendi kitlesini muhafaza eden ve her yeni jenerasyondan kendine önemli oranda ve ciddi bir hızla izleyici devşiren Recep İvedik, ticari sinemamızda sağlam bir başlık olarak yerini alalı çok oldu.

Evet, İvedik filmleri sektörü fena halde besliyor. Sinema gibi pahalı ve kitlesel bir sanat alanında sektörel gerçekleri görmezden gelmek, çıkarımları da kendine yabancı hale getirecektir.

Beni bilen bilir. Recep İvedik tarzı sinemaya gösterilen alaka ile nasıl dertlendiğim de bilinir. Fekat sinema olup olmaması, kaba komediye ilginin yoğunluğunun toplumun aynası olması, gerçekten sanat yapma derdinde olanların yaşadığı sıkıntıların yanında doğrudan izleyici tarafından böylesi bir taltif görmesi, politika üreticilerin de neredeyse meseleye İvedik izleyicisi cenahından bakması gibi birçok başlıkta fena halde dertliyim. Ama İvedik’i değerlendirirken içimizdeki oryantaliste de dur demeliyiz. Destekleyenler için de karşı çıkanlar için de aynı şey geçerli. Yaşadığımız toplumun bir hakikati olarak İvedik’i yorumlamalıyız.

Toplumda rağbet gördüğü için doğru bir yöntemin ürünü olduğunu söyleyemeyiz elbette. Gişe, sinema için önemli göstergelerden sadece biri. Esasen filmi yönetmenden bile alıp sahibini zamana yayacak olan unsurları konuşmak gerek. Ancak İvedik serisi daha baştan bu kapıları kapıyor. “Bu film ticaridir, izleyenler sadece gülmeye gidiyor. Nokta.”

Diğer taraftan Recep İvedik, içimizdeki atanamamış burjuvalara ve elitlere dair hayli sert bir eleştiri aracı. Eleştiri üslubunun yanlışlığı bugüne kadar olayın bu yönünü fena halde gölgeledi. Lakin İvedik’i değerlendirirken artık bu yönünü de heybeye ilave etmek gerek.

İlk bakışta, şeklen ‘kaba halktan biri’ olarak görünen İvedik, sadece bir araç. Her defasında farklı açıdan elitleri eleştiriyor. Sosyolojik bir gözlem halinde gülüyor insanlar. Bir Yeşilçam edasında gülerken düşündürüyor. Evet, küfür ile… Evet, kabalıkla… Evet, şahsi bir zorbalıkla… Tıpkı toplumumuz gibi mi?

Bu soru ve sonrası bambaşka bir mesele. Beyazperdede İvedik’i görmekten mutlu olmadığıma eminim. Lakin sanatsal olarak sinemaya çok şey katan ama insanlığımızın altını oyan onca filmi görünce, 5. filmi ile bir sosyolojik hakikat haline gelen şeyin yeni bir dille tartışılması gerektiğine inanıyorum.