Sinema salonları kapalı olduğundan yeni film izlemek ve üzerine yazmak zorlaştı. Neyse ki dijital platformlar var. Özel içerik politikaları doğrultusunda ürünler çıkarıyorlar. Bu sayede filmler izliyoruz. Hatta bazı diziler (Bir Başkadır gibi) filmlerden daha çok etki oluşturuyor ve hakikaten sinema eseri mahiyetinde değerlendirilebiliyor.
Filmlerin ve dizilerin etkisinin ölçülebilmesi için toplumsal tepkilere bakmak gerekiyor. Sinemalar açık ve filmler vizyona giriyorken bunu yapmak gerçekten çok zordu. Sinema izleyicisinin tepkisini ölçmek en zoruydu. Özellikle ticari olmayan yapımların az izlenmesi sebebiyle gündeme gelme ihtimali azalıyordu. Bizler sinemacı olarak elbette gündemimize alıyorduk. Fekat -yazılarınızın yayınlandığı mecraların işlevselliğini de düşününce- okurun gerçekten dikkatini çekecek filmler ve yazı konuları bulmak o kadar kolay olmuyordu.
Şimdi ise dijital platformlar sayesinde sinema salonunda en az izlenecek filmler ya da diziler bile tartışma konusu oluyor. Tartışma başlatmasının ötesinde izleniyor. Birkaç gün içinde yüz binlerce ve hatta milyonlarca kişiye ulaşmasından söz edebiliyoruz.
Bunun son örneklerinden biri Taylan Biraderler’in Azizler filmi…
Netflix’e yapılan film sosyal medyada ve sinema camiasında tartışılıyor. Beğeneni de var, beğenmeyeni de… Beğenmeyenlerin çoğunlukta olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Ben beğenen ama umduğunu da bulamayan taraftayım. Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin sinemalarının gelmesi gereken seviye bunun üzeri olmalıydı. Ancak Azizler’e kesinlikle kötü diyemem.
Filmle alakalı değerlendirme yapılırken atlanan bir nokta var. Absürd mizahi unsurlarla döşeli (komik gelip gelmemesi mesele değil) bir hikayeden doğan senaryonun ‘normal’ filmler gibi yorumlanması ciddi sorun. Karamizah dediğimiz türde işlenen filmin insana ve anlam katmanlarına yaklaşımının normal olması beklenmemeli zaten.
Filmin başrolündeki Aziz (Engin Günaydın), hayatından bezmiş ve etrafındaki herkesten kurtulmak isteyen orta yaş sınırında biridir. Çalıştığı işten memnun değildir, arkadaşlarıyla ilişkisi zaruridir, ablasının evinde kalmakta ve yeğeni tarafından garip bir mobinge maruz kalmaktadır. Üstelik sevgilisinden ayrılmak istemektedir.
Modern zaman erkeğinin Türkiye şartlarında debelendiği buhran hali ve bundan çıkış yolu ararken gerçek olamayacak kadar gerçek olan gariplikler ile garip olamayacak kadar garip olan gerçeklikler arasında bir aynayı kendine, etrafına, içine ve gözlerine tutmuşken, esasında hayatında olmasını istediği ya da istemediği herkesin benzer bir ayna ile gözlerini kararttığını fark eder. Yani aynanın yansıtan tarafı dağil de sırlanan tarafında devam eden bir arayış bu… Belki olması gereken de bu… Fekat modern insanın bu aşikar sırlamaya ne kadar hazır olduğu ciddi bir tartışma konusu…
İlginçtir… Azizler’n senaristi, Bir Başkadır dizisinin senarist ve yönetmeni olan Berkun Oya… Her iki yapımın da senaryo açısından son dönem Türkiye’sinde enteresan durduğu aşikar. Ancak memleket ve insanımız konularına sürrealist, absürt ve karamizah bakımından yaklaşan Oya’nın dokunuşlarının özel bir yere sahip olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Ve elbette filmin oyuncu kadrosundan söz etmeden geçemeyeceğim. Son dönemin en iyi kadrolarından biri. Çok iyi oyuncuların filmi bir yere getirdiği açık. Ama yeterli olmamış. Haluk Bilginer, Engin Günaydın, Binnur Kaya, Öner Erkan, Fatih Artman, İrem Sak, İlker Aksum başlıca rolleri oluştururken, Halit Ergenç, Bergüzel Korel ve Okan Yalabık ise misafir oyuncu olarak ekipte yer almış.
Kadro ile alakalı ilgimi çeken bir şey daha oldu…
Acaba dijital platformlarda “Haluk Bilginer ya da Fatih Artman olmaza projenizi kabul etmeyiz” gibi bir önşart mı dolaşıyor? Bu iki isim son dönem bütün önemli işlerde yer aldı. Evet, çok iyi oyuncular. Lakin afişleri yan yana koyduğumuzda ciddi bir sorun göze çarpıyor mu?
Neyse…
Önce sinema için hazırlanılan Azizler, sonrasındaki malum salgın süreci sebebiyle Netflix’e kadar gelmiş. İyi de olmuş. Zira sinemada gösterilecek olsa bu kadar kişi tarafından izlenmeyecek, değerlendirilmeyecekti.