Pandemi sürecinin ikinci dalgada olması ve yeni kısıtlamalarla birlikte yeniden evlere döndük ve dijital ortamda film izleme keyfine (!) gark olduk. Bu keyifli dönemde dijital mecralar keyif seviyesi yüksek işleri paylaşmaya başladı.
Netflix, dünya pazarının lideri, Türkiye pazarının ise ikincisi imiş. Araştırmalar öyle gösteriyormuş (Birinci BluTv imiş). Hal böyle olunca pandemi sürecinde film izleme listelerini ve belki de bir neslin beğenisini Netflix belirlemiş oluyor. Hakkını verelim, amaçlarına ulaşıyorlar. Hakikaten çok konuşulan işler yapıyorlar. Bir Başkadır son dönemin en çok konuşulan yapımı idi. Son haftalarda ise 9 Kere Leyla konuşuldu. Ancak daha çok sektör çevrelerinde bahsi geçti. Bir Başkadır gibi bir patlama oluşmadı.
Sektörde 9 Kere Leyla çok konuşuldu, dedik. Çünkü yönetmeni Ezel Akay yıllar sonra kamera arkasına geçerek film çekti. Çeşitli ‘çok yönetmenli’ çalışmalarda yer almasının dışında müstakil olarak çektiği son film 2009 yapımı Yedi Kocalı Hürmüz idi. Öncesindeyse Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü, Neredesin Firuze filmleriyle tanınıyor.
Kendisini yönetmen olarak değil de ‘anlatıcı’ olarak tanıtan ve Ezop mahlasını kullanan Ezel Akay’ın müzikal ve komediyi bir arada toplayan bir tarzı var. Filmlerinde fantastik unsurlar da bulunur.
Bir Ezel Akay filmini değerlendirirken bu zaviyeden bakmak gerekir.
9 Kere Leyla’ya nerden bakarsak bakalım çok fazla şey değişmiyor. Netflix kodlarını doğru kullanan, izlenmeyi başarabilecek fekat sinemasal bakımdan ülkemizin tecrübeli ve önemli bir yönetmeninin ustalık dönemi eseri olamayacak bir çalışma olmuş.
Bütün Ezop filmlerinde olduğu gibi dönemin en iyi oyuncu kadrosu kurulmuş denebilir. Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış ve Alicay Yücesoy’un yanı sıra birçok başarılı oyuncu filmin önemli silahı olmuş. Ancak silah tutukluk yapmış.
11 yıl aranın Ezel Akay’a çok yaramadığını söyleyebiliriz. Kendi tarzını sinemanın geldiği yer ve film evreni çerçevesinde pek geliştirememiş. Fantastik, komedi ve melodram türlerini bir arada toplayan ve anlatı itibariyle de çok geniş bir yöntem alanına sahip olan film, imkânların da verdiği tahrik ile kendini fazla anlatan bir laf kalabalığına dönüşmüş.
Tamam, derdini anlıyoruz. Hem de çok fazla anlıyoruz. Filmin sonunda çocuğa anlatır gibi bize her şeyi anlatıyor. Tamam, Netflix matematiği bunu gerektiriyor olabilir. Sözleşmenin gereği yerine getirilmiştir. Ama “ben çıkan işe bakarım” dersek, 9 Kere Leyla güzel bir manzara ortaya koymuyor.
Müzikler başarısız, senaryo BKM filmlerinin genel iskeletine haiz (filmin yapımcılarından biri BKM). Yani fantastik ve müzikal unsurlar biraz azaltılsa Gülgür Güldür Şov ya da Çok Güzel Hareketler Bunlar ekiplerinin beyaz perdeye çıkardıkları işlerin bir kopyası gibi olacak.
Film dili itibariyle Ezop’u hissetsek de Netflix argümanları 9 Kere Leyla’dan çok şey götürmüş gibi. Hoş, filmin meramında gitmesi gereken kocaman bir ur var. Tamam, kadın hakkı hassasiyeti ve antiataerkil tavrını biliyoruz Ezel Akay’ın. Lakin 9 Kere Leyla’da mesele öç almaya, hırsını dillendirmeye ve “erkeğe haddini bildirme”ye kadar varmış. Üstelik “Adem ile Havva” kıssasından alıp, bunu da belaltı meseleye indirgeyip bir hesaplaşmaya girişmek anlatıyı fena halde zayıflatmış. Meramdaki zayıflık film diline ve bütüne de yansımış.
Filmde akılda kalan hoş bir şey yok mu? Evet var. “Sinemacısın sen açsındır, ye” denmesi ve senaristin cehenneme doğrudan alınması sektör bağlamında hoş esprilerdi.
Netice itibariyle 9 Kere Leyla, Ezel Akay’ın 9 kere de çekse olduramayacağı bir istikamette olduğundan, Netflix’te çok izlenen kategorisinden öteye geçemeyecek bir yapım olarak tarihteki yerini aldı.