15 Temmuz sabahı Hasan Sabbah’ın Haşhaşilerinin darbe girişimi başarısız olduğunda Batı dünyasının elitleri büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.
Zira hevesleri kursaklarında kaldı.
Akıllarınca, Pensinvanya’daki Başhaşhaşi eliyle Türkiye’yi köleleştirecekler belki de bir iç savaşa sürükleyip böleceklerdi.
Ama onlar bir tuzak kurdu, Allah da bir tuzak kurdu, Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Tuzakları kafalarında paralandı.
Ülke olarak nasıl bir beladan kurtulduğumuzu belki de hiç bir zaman bilemeyeceğiz.
Milletimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla sokaklara dökülerek Türkiye’yi âdeta bir uçurumun kenarından kurtardı.
Hedeflerine bu kadar yaklaşmışken başarısız olmak Batı’daki elitleri ve onların Türkiye’deki uzantılarını âdeta çileden çıkardı.
Bu hınçla darbenin püskürtüldüğü anlaşılır anlaşılmaz, büyük bir medya dezenformasyon kampanyasıyla Türkiye’ye saldırmaya başladılar.
Bu darbe seviciliğinin ve postal yalayıcılığının temel bir nedeni var.
O da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasında “1960'tan beri ülkemizde yapılan darbelerin arkasında kimin eli varsa aynı 'üst akıl', 15 Temmuz ihanetinde de tüm unsurlarıyla devredeyd.” diyerek ortaya koyduğu apaçık gerçek.
Yani darbeyi planlayanlar, FETÖ’yü kullananlar tabii ki aparatlarına sahip çıkacaklardı.
Diğer taraftan, Türk halkının bu müthiş direnişini karalamak için İslamofobi kartını da hemen devreye soktular.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde darbeci askerlere direnen başörtülü hanımefendi, dindar Müslüman kadınlarla ilgili bütün İslamofobik ezberlerini darmaduman ettiği için hemen “İslamcılar Boğaz Köprüsü’nde kafa kestiler.” yalanını devreye soktular.