Kahramanmaraş merkezli depremlerle yıkılan Hatay’da pazartesi günü akşamı 6,5 şiddetinde yeni bir deprem ve hemen ardından en büyüğü 5,8 şiddetinde olan birçok artçı sarsıntı meydana geldi.
İki hafta önceki depremlerde ağır hasar gören binalar da son depremde yıkıldı.
Hatay’la birlikte çevre illerden de hissedilen depremle birlikte sosyal medyada yine birçok asılsız ihbar dolaşmaya başladı.
Arama-kurtarma ekipleri enkaz altında kalanlara yardım için koşarken ihbarların birçoğunun gerçek olmadığı, 6 Şubat’ta paylaşılan adreslerin yeniden dolaşıma sokulduğu ortaya çıktı.
Ekipler, asılsız ihbarlar sebebiyle gerçek vakalara ulaşmakta zorlandılar.
Samandağ’da bizzat kendisinin yaşadığı olayı anlatan bir ilk yardım görevlisi, “Tomruksuyu Mahallesi’nde göçük altında 6 kişi var dediler. Tüm sokakları gezdik, halkla konuştuk. Dört binanın yıkıldığını, onların da boş olduğunu söylediler” dedi.
Diğer ekiplerden de benzer şikâyetler gelmesi dezenformasyonun geniş çaplı olduğunu gösteriyor.
Ülke büyük bir felaketin yol açtığı sorunlarla mücadele ederken ve yaraları sarmaya çalışırken yapılan asılsız ihbarların temel iki amacı var.
Arama-kurtarma çalışmalarını aksatarak devleti zaaf içinde göstermek ve infiale yol açacak yalan haberlerle halkı galeyana getirip kaos çıkarmak.
Diğer bir ifadeyle arkasında kirli planlar bulunan organize bir suçla karşı karşıyayız.
Sosyal medya aracılığıyla yürütülen algı operasyonları “güçlü devlet” imajına bir başka açıdan da zarar veriyor ve işin o yönüne genelde pek dikkat edilmiyor.
Son günlerde deprem sonrası devreye sokulan dezenformasyon faaliyetleri hakkında konuştuğum birçok kişinin şu soruyu sorduğuna şahit oldum:
“Devlet bu adamlara engel olmayacak kadar aciz mi?”
Sosyal medyada kimin hangi paylaşımı yaptığını tespit etmek devlet için zor olmasa gerek.
Kasıtlı dezenformasyon faaliyetlerine dikkat çeken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, resmi kanallar yoluyla teyit edilmemiş ve doğruluğundan emin olunmayan sosyal medya içeriklerine itibar edilmemesi çağrısında bulundu.
Asılsız ihbar ve gerçek dışı haberlerle her türlü çalışmaya engel olan ve vatandaşları panikleterek toplumu infiale sürükleyen içeriklerin ilgili güvenlik birimlerince yakından takip edildiğini, gerekli görülen durumlarda yasal işlemlerin ivedilikle başlatılacağını açıkladı.
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) böyle durumlarda sosyal medya hesaplarında provokatif paylaşımlar yapan kaç kişinin gözaltına alındığına dair bilgilendirmede bulunuyor.
Fakat bu yeterli değil.
Mücadelenin daha etkili ve caydırıcı olması için gözaltına alınan kişilerin açık kimlikleri, yaptıkları paylaşımlar ve aldıkları cezalar, söz konusu kişilerin aralarında örgütsel bir bağ olup olmadığı da kamuoyuna açıklanmalı.
Asılsız ihbarıyla arama-kurtarma ekiplerini meşgul eden ve gözaltına alınan kişiye o ekiplerde görevli olanlar adına dava açılmalı.
Dezenformasyonla mücadele için yasa çıkarılmasına rağmen sosyal medyadaki algı operasyonlarının hız kesmeden devam etmesi, ünlü isimlere dokunulamadığı ve provokatif paylaşımları sebebiyle gözaltına alınanların da birkaç gün sonra salıverildikleri düşüncesi ne yazık ki halkın devlete olan inancını zedeliyor.