Senin olmadığın yerde başkası olur. Sen, olman gereken yerde olup yapman gerekeni yapamazsan, başkası orada olur, senin yapman gerekeni kendi çıkarları için yapar. Eşyanın tabiatı bu, boşluk kabul etmez.
“Ailesini Müslüman olduğu için öldürdüler savaşta. Savaş bitti, sonra misyonerler geldi. Çocukları yetimhaneye alıp baktılar, okullarında okuttular, yazları Avrupa’ya tatil kampına götürdüler. Ailesinin canını alan güçler çocuklarının ruhunu aldı. Hristiyan oldu çocuklar…”
Bu durumu ilk duyduğumda bir şey yapamamış olmanın çaresizliği ve kendi insanına sahip çıkamamanın utancıyla içim parçalandı… Çoğunlukla Balkanlar olmak üzere ümmet coğrafyasının bazı bölgelerini dolaşıyoruz bir süredir. Bunun gibi birçok yaşanmış ve yaşanmakta olan hadiseyi dinledik; hatta şahit olduk zaman içinde. Fiili savaştan yakın zamanda çıkmış, fakat soğuk savaşın şiddetli bir şekilde yaşandığı bölgeler gittiğimiz yerler. Bu bölgelerdeki Müslümanlar ekonomik anlamda yokluk içinde, yaşam şartları kötü, iş yok aş yok, bazı bölgelerde içmeye su bile yok. Eğitim noktasında ve inançlarını öğrenme ve yaşama zorluğu çekiyorlar.
Bu durumun müsebbibi olan güçler ise yoğun şekilde çalışıyor. Zor durumdaki Müslümanları avlamak için fırsat kolluyorlar. Haçlı Batı dünyasının, yeryüzünün birçok bölgesinde sistematik uygulamaları bu şekilde. Afrika’da yüz yılın başında yüzde 6 bile olmayan Hristiyan nüfusu, bu yöntemle şimdilerde yüzde 50’leri geçti maalesef. Yani askerleriyle, savaşın, yokluğun, katliamların, çocukların yetim kalmasının sebebi olanlar, enkaza çevirdikleri Müslüman coğrafyasında, geride kalanları da papazlar eliyle Hristiyanlaştırmak için her şeyi yapıyorlar. Bunun için her zaman yetkileri serbest hareket etme izinleri ve neredeyse sınırsız maddi imkânları var.
Peki şimdiye kadar olmamız gereken yerde neden olamadık? Biz Müslümanlar olarak kendi vatanımızda da var olma savaşı veriyorduk çünkü. Kendi vatanımızda olmazken buralara nasıl uzanacaktık? Yeni yeni toparlanmaya başladık ve çevirdik gözlerimizi mazlum coğrafyaya. Özellikle son 10 yıldır devlet ve millet olarak İslam coğrafyasına ellerimizi uzatma çabamız, Müslümanların ve mazlumların derdine ortak olma gayretimiz var hamdolsun. Yeterli ve olması gerektiği gibi değil elbette. Ama bunun için çırpınan didinen insanlar var. Mazlumların derdine bigane kalmayan vefakar Anadolu insanımız var.
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın “Yetim Dayanışma Günleri Projesi”nin ehemmiyetini anlatmak için kısa da olsa bu grizgahı yapmak zorundaydım. 120 ülkeye uzanarak mazlumların dertlerine derman olmaya çalışan İHH, dini sorulmaz ölçüsüyle nerede mazlum varsa ona el uzatmaya çalışıyor. Sadece yardım ulaştırıyorlar gözüyle bakmayın meseleye, yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi, hayatlarının en zor zamanlarını geçiren insanların yanında durarak, Müslümanların imanlarını korumalarına, Müslüman olmayanların ise kalplerinin ısınmasına vesile oluyorlar. Sen yanında olamadığın için katledilenleri, namusu çiğnenenleri, açlıktan yokluktan ve kimsesizlikten dolayı Müslüman çocukların Hristiyanlaştırılmasının vebalini düşünebiliyor musun?
İHH, yaptığı yardımlarla misyonerlerin bu sinsi faaliyetlerine engel olarak bizim bu vebalden kurtulmamıza vesile oluyor aslında. (çoğu zaman hedef gösterilme sebebi de bu yüzdendir aslında)
20 yıldır 5 kıtada 136 ülke ve bölgedeki mazlum ihtiyaç sahiplerine, özellikle yetimlere düzenli olarak yardım sağlayan İHH, 2007 yılında Yetim Sponsorluk Destek Sistemi’ni hayata geçirdi. 2011 yılından itibaren ise her sene “Yetim Dayanışma Günleri” kampanyası düzenlemeyi, daha çok sponsor desteği bularak 41 ülkede 427 proje gerçekleştirmeyi ve 180 bini aşkın yetime ulaşmayı hedefliyor. Bu projelerin 116’sı, Türkiye’nin 28 ilinde uygulanacak, böylece 23 bin 18 yetimin faydalanması sağlanacak.
Bahsettiğimiz bölgelerde yüzlerce; hatta binlerce misyoner kuruluş faaliyet gösteriyor. Sadece İngiltere merkezli bir misyoner yardım kuruluşu, dünya çapında 4 milyon yetime yardım ederek misyonerlik yapmakta. Bu kuruluşların hemen hepsi yardımlarını Müslüman bölgelerinde Müslümanları Hristiyanlaştırma gayesiyle yapıyorlar.
Bizim olmadığımız yerde onlar olur. Bunun vebalinden ise kurtulamayız. Yetimler mahzundur. Zaten bükük olan boyunlarının bir de yokluk içinde, hastalıkla ve sefaletle tamamen düşmemesi için elimizden ne geliyorsa yapmak bizim vazifemiz. İHH’nın ehemmiyetini idrak edip omuz vererek yetim sponsoru olmamız ve kardeşlerimize yol açmamız gerek.
Vesselam…