Darbe teşebbüsü sonrası dört partinin ortak bildiri yayınlaması, demokrasimiz adına tarihe geçecek bir hareket oldu. Partiler, söylemde ittifak ederek hain odaklara karşı birlikte ve dik bir duruş sergilediler.

Fakat, söylemdeki ittifak harekette gerçekleşmedi. 14 yıldır ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ilk defa halkın sokağa çıkmasını ve teröristlere direnmesini istediği bir vaziyette; MHP lideri Bahçeli hariç diğer liderlerden böyle bir çağrı gelmedi.

Gezi Parkı olayları esnasında kendisi dahil olmak üzere tüm tabanını sokaklara, Taksim’e ve kaosa çağıran Kılıçdaroğlu, darbe teşebbüsüne karşı sadece kıytırık bir söylemde bulunmakla kaldı. İki lafından birinin demokrasi olduğu muhalefet liderinin “demokrasi katliamına karşı’’ sadece söylemde kalması samimiyetsiz ve nispi kalmıştır. Darbeye karşı dik duruş olarak da nitelendirilemez.

Gelelim “barış güvercini” Demirtaş’a. Yılda üç öğün halkı sokağa döken HDP lideri, bu defa sadece söylemde kaldı. İlginç bir durum değil mi? Liderler arasında bu konuda en tecrübeli ve profesyonel olan Demirtaş’ın ve HDP’nin, görebileceği en anti demokratik harekete karşı narin ve korkak bir tavır sergilemesi hepimizi şaşırtmadı mı? Keşke her zaman bu politik duruşu sergilese ve keşke dağdaki teröristlere karşı da böyle barışçıl bir dil kullansa. Ama 6-8 Ekim olayları hatırımıza geldikçe, Kürtleri birbirine düşürdüğünü ve yaşanan kardeş katlinin bilançosunu açıklarken yüzünden akan ecel terlerini hatırladıkça; bu millet, vatanına ve devletine kastetmek isteyenlerin hâlâ bitmediğini bilecektir ve unutmayacaktır.

Demokrasi sınavından başarıyla ayrılan ve muhalefet partileri arasında en sağlam duruşu sergileyen parti kesinlikle MHP oldu. Bahçeli’nin, kalkışmanın başlamasından itibaren, beklemeden ve en kısa sürede, kem-küm etmeden direkt olarak hükümetin yanında olduğunu açıklaması ve MHP tabanının büyük bir kitle ile meydanlara çıkması bu dik duruşun göstergesidir.

Bu söylediklerimi bir de istatistiklerle desteklemek isterim. Anket şirketi Optimar’ın darbe kalkışması sonrası yaptığı araştırma sonuçları aslında darbeye karşı birlik olunduğu düşüncesini çürütüyor.

Optimar’ın araştırmasına göre, 15 Temmuz’da meydanlara çıkanların partilere göre dağılımı şöyle: AK Partililer’in % 66’sı, MHP’lilerin %33’ü, HDP’lilerin %18’i ve CHP’lilerin %10’u 15 Temmuz’da meydanlara çıkıp demokrasi direnişi gösterdi.

Bu darbe kalkışması partilerin oy oranlarını etkiledi mi peki? Darbe kalkışması sonrası, bugün bir milletvekili seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirdiniz sorusuna katılımcıların %53,8’i AK Parti, %21,5’i CHP, %11,7’si MHP ve %10,7’si ise oyunu HDP’ye vereceğini söyledi. Yani MHP ve HDP de ciddi değişiklik yokken; CHP’den AK Parti’ye 4 puanlık bir geçiş gözüküyor.

CHP’nin darbe kalkışmasına karşı sadece söylemde kalması, herkesin malumu olmuş olacak ki seçmenler arasında 4 puanlık bir kayma meydana gelmiş.

Velhasıl anladık ki; Erdoğan’ın sert çıkışlarını kendilerine bahane ederek gezi olayını kaosa çeviren, darbeye karşı ise evindeki televizyonun karşısında darbenin gerçekleşeceğini temenni ederek stok yaptıkları zıkkımları atıştırırken “Hadi inşallah” diyen demokrasi sevicisi Geziciler meydanlara inip demokrasiye sahip çıkmadılar. Bağdat Caddesi’nden geçen tankları balkonlardan alkışlayan çağdaş ve laik beyaz Türkler “Ya durun bir dakika Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız” demediler.

LGBT hakları için TOMA’ların önüne atlayan CHP milletvekili Mahmut Tanal’ı, tankların önüne atlarken veyahut meydanlarda yürüyüş yaparken görmedik.

Elinde LGBT bayrağı ile İstiklal’de görmeye alıştığımız “LGBT hakları savunucusu” Sırrı Süreyya Önder’i, elinde Türk bayrağı ile yaşam hakkını savunmak için meydanlara çıktığını görmedik.

Kürtaj yasağını ve hatta Bülent Arınç’ın kahkaha ile ilgili söylemlerini bile protesto eden “Kadın hakları savunucuları”nı insan haklarını savunmak için meydanlara çıktığını görmedik.

İfade özgürlüğünü bahane ederek devlet sırrını ifşa eden Can Dündar için Silivri Cezaevi’nin önünde aylarca “umut nöbeti” tutan gazetecileri, ünlüleri ve dahasını milletimizle birlikte “demokrasi nöbeti” için meydanlara indiğini görmedik.

Kimi gördük meydanlarda?

O günkü ağır iş yorgunluğunu atlatamadan kurumamış teri ile vatanı, namusu ve milleti için canını siper etmeye koşan asgari ücretli abileri gördük, lüks arabasını tankın önüne engel eden işverenleri gördük, ellerinde baston zar-zor yürüyen yaşlı amca ve teyzeleri gördük, vatan ve millet için can feda diyen alperenleri gördük, baştakileri sevmesem de tek çare demokrasi deyip yollara dökülen solcu, Atatürkçü ve demokrat vatandaşları gördük, çocuklarını bir evde emanet bırakıp ürkek diye nitelendirdiğimiz lakin hakikatte koca yürekli olan ablaları ve teyzeleri gördük, evinden çıkamayanların evlerinde Kur’an, Cevşen ve dua ile sabaha kadar yatmadıklarını gördük ve kusura bakmayın ama gezi parkında evlerinde zor duran %50’yi gördük.

Gördüklerimiz bize yetti ama kalkışmaya gizli veya aleni destek verenlerin hesabını sormadan yetti demeyeceğiz. Girilmedik in kalmadan, hainler tasfiye edilmeden ve hesabı sorulmayan kimse kalmadan yetti demeyeceğiz…