Vuran ile “vur” diyen arasındaki ayrımı yapmazsanız, suçu -sadece- adi tetikçilere yüklemeye devam ederseniz “vur” diyeni bulamazsınız ve onlar da bugün Ankara’da yarın bir başka yerde “vur” talimatıyla sevk edecekleri adi tetikçileri kolaylıkla bulurlar.

Adı değişir mahiyeti değişmez.

Neden anlamak istemiyorsunuz ey akıl sahipleri, Türkiye açık bir şekilde küresel bir saldırıyla karşı karşıyadır.

Tüm silahlar ateşlenmiş, bombaların pimi çekilmiş, döşenen mayınlar uzaktan kumandayla tek tek patlatılmaya başlanmıştır.

Olayın faili ne PKK ne DHKP/C ne Paralel ne de IŞİD’dir.

Maşalarla uğraşmayı ve onların etrafında dönmeyi bırakın artık.

Osmanlı’nın yıkılışından sonra Ortadoğu’da başlayan işgal sırası ikinci kez Türkiye’ye gelmiştir.

Çünkü Türkiye yeniden kendine gelme ve kendini bulma arayışına başlamıştır.

Batı bunu anladıktan sonra açık ve net olarak işgal güçlerini Türkiye’ye yönlendirmiştir.

Bunun kanıtı sadece destek verdiği PKK ile değil, koynunda beslediği Paralel ile değil, kendi eliyle kurduğu IŞİD ile değil, bizatihi yönettiği DHKP/C ile de değildir.

Aldanmayın siz Selahattin Demirtaş’ın kaos ve kargaşayı körükleyen kışkırtıcı, saçma ve mantık dışı söylemlerine…

Bu eylemi ne Selahattin ne de ona her platformda bağlılığını ifade eden örgüt yapabilir.

Hem büyük işleri de bu tür ‘küçük adam’ ve örgütlere vermezler yeryüzünün lanetli devletleri.

Ciddiye almayın siz, yıllardır vatan, millet naraları attığı halde bugün ülke ve millet meseleleri olduğunda yüz çevirip kaçmaya çalışan Bay Devlet Bahçeli’ye. Ona da “saldır, gerdir ve kaç” görevi verildiğini düşüyorum.

O halde siz bunlara değil, bunların kimin elinde ve kime hizmet ettikleri, kim tarafından yönlendirdiklerine bakın.

Asıl düşman orası ve asıl tehlike orada.

Yani bu olayın faillerini boşa aramayın derim.

Olayın failleri yıllardır Afganistan’ı işgal edenlerdir.

Olayın failleri Irak’ta 5 bin Müslüman kadının ırzına geçenlerdir.

Olayın failleri Filistin’i ölüme sürükleyenlerdir.

Olayın failleri Suriye’de Esed’in düştüğünü gördükleri anda seferberlik ilan edip özgürlük ve devrime inanmış bir avuç muhalife karşı savaş başlatanlardır.

Olayın failleri 17-25 Aralık operasyonunu hazırlayanlardır.

Olayın failleri İstanbul Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın kafasına silahı dayayıp onu öldürtenlerdir.

Olayın failleri o kareyi manşete çektirtenlerdir.

Olayın failleri IŞİD’i Kobani’ye saldırtıp suçlu olarak da Erdoğan’ı gösterenlerdir.

Olayın failleri Suruç’ta masum insanların arasına canlı bomba gönderip patlatanlardır.

Olayın failleri HDP’nin Diyarbakır mitinginde o patlamayı tezgahlayanlardır.

Olayın failleri Taksim ve 6-7 Ekim’de lümpen ergenleri sokağa dökenlerdir.

Daha önce İslam ülkelerinde başlayan İslami hareket ve uyanışları o ülkede kendilerine bağlı maşalarla yok etmeye çalışan Batı, şimdi bizatihi kendisi kaos ve kargaşa çıkartarak el atmaya başlamıştır.

Görmüyor musunuz Libya’yı, Tunus’u, Mısır’ı, Yemen’i…

Onlar için en büyük tehlike bir ülkenin kendi içinde kardeşlikten bahsetmesidir, özgürlük ve adalet noktasında ilerlemesidir, birlik ve beraberliğe vurgu yapmasıdır, güçlü bir ekonomi elde etmesidir.

Manevi konularda çalışmalar yapmasıdır.

Ve onlar için en sevindirici şey, bir ülkede insanların, ideoloji, izm ve ırk’lara bölünmesidir.

Birbirini suçlamasıdır.

O halde bırakın artık birbirinizi suçlamayı.

Ve unutmayın ki, bu kirli oyunu bozmanın, bu alçak tezgahı yıkmanın, bu fitneyi boşa çıkarmanın yolu, bu ülkenin taşına toprağına, her cinsten, her inançtan ve her ırktan insanla aynı gözle bakmakla mümkündür.