Dünya için önümüzdeki döneme dair hiç iyi senaryolar yazılıp çizilmiyor.

Savaş, göç, açlık, kıtlık, küresel ısınma ve kıyamet senaryoları…

Tüm bu senaryoların bazıları oldu bile.

Kıyametse söz konu olan; siyonist çete, Gazze’ye kıyameti yaşattı.

Kötü senaryoların çoğu çevremizde olup bitmekte…

Kitlesel krizler, inişler, çıkışlar…

Tüm olup bitene rağmen Türkiye, istikrarı korumakta kararlı.

Evet, burayı da çökertme peşindeler!

İstiyorlar ki yıktıkları, pasifize ettikleri ve etkisizleştirdikleri Müslüman ülkelere bir de Türkiye eklensin.

Bunun için çok uğraştılar, uğraşıyorlar…

2013’ten bugüne…

Tam on senedir bu ülke ne badireler atlattı!

İnadına ayakta kalacak, inadına büyüyeceğiz.

Dış düşmana değil, iç düşmana odaklanmamız gerekli…

Dışarıdakine odağımız tam ama içerideki düşman ve kullanışlı aparatlarına da dikkat kesilmeliyiz.

Adamlar şarkıcı kılığında, gazeteci kisvesiyle salyalarını akıtıyor.

Gündem ne olursa olsun bir şekilde İslam’a, Müslüman’a, Müslüman ülkelere saldırmak için bir neden üretiyorlar.

Terbiyesizce konuşuyor, saldırıyor, Müslüman’a had bildiriyorlar.

Bunu yaparken de Türklük ve Kemalizm üzerinden söylem geliştiriyorlar.

Daha geçen gün Suudi Arabistan’da yapılacak kupa maçı üzerinden futbol kitlelerini sokağa dökmeye çalıştılar.

Çok çok agâh ve uyanık olmalıyız.

Oyunu kendileri kurdu, kendileri oynadı.

Sonuç alamadılar ama bir şeyleri deniyorlar.

Yeni bir deneme…

Galata Köprüsü’nde ‘Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail’e Lanet’ mitingi, anlaşılan dışarı verilen mesajlardan çok içerideki düşmanları rahatsız etmiş.

Bir vatandaşımız tevhit bayrağı taşıdığı için darbedildi. Sosyal medyada koro hâlinde “Hilafet bayrağına izin vermeyiz.” diyorlar.

Bu mankurt-meczuplar, tevhit bayrağının hilafet sancağı olmadığını çok iyi biliyorlar.

Mevzu, kutuplaştırmak.

Amaç, dinî değerlere saldırmak…

Şu iyi biline; Türkiye, Osmanlı’nın devamıdır.

Ceddimizin bu topraklara saldığı kökle; vatan hattında İslam sedası baki olarak dillerden düşmeyecek, tevhit sancağı dalgalandırılacaktır.

Ve fakat Bizans’ın torunları, Türk gençliğine operasyon çekmekte.

“Ya tutarsa” diye uğraşıyorlar.

Ülkemizin nezih gençliği, 2016’da salyasını akıtan güruha çok güzel bir cevap verdi.

Türk bayrağımız, nazlı ay yıldızımız; aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin 1844’te resmen kabul ettiği bayraktır.

Hilafet sancağı zaman zaman değişen formda güncellenmiştir. Son halife Abdülmecid Efendi’nin 1922’de taşıdığı sancak, yeşil çerçeve içinde armanın yuvasına yerleştirilmiş kırımızı-beyaz ay yıldızdan ibarettir.

Velhasılıkelam… Fetih Suresi’nden bir ayet yazılı olan meşhur hilafet sancağı da bizimdir, tevhit sancağı da… Selçuklu’nun, Osmanlı’nın tüm sancak ve bayrakları bizimdir.

Bugün Türk bayrağı için kanını dökmeyi hayal bile edemeyecek kanı bozuklar, bize bayrak dersi vermeye yeltenmekte.

Buna izin vermeyeceğiz.

Bakınız!

İçerideki mücadele, en az dışarıdaki mücadele kadar büyük, sofistike, girift ve kapsamlı.

Bu nedenle, ikinci yüzyılımızın ilk yazısında çok net ifade etmek istiyorum. Vatanını seven ‘Müslüman Türk’ bir hanımefendi olarak, son nefesime kadar bu lanetli kesimle mücadele edeceğime şeref sözü veriyorum.