Geçtiğimiz hafta içinde Filistinliler’in sınıra yürüyüşünü bahane eden “İsrail terör birliği” 65 Müslüman’ı şehit etti, 3 binden fazla kişiyi de ciddi şekilde yaraladı.

İsrail terör birimi sözcülerinden biri de ”bu kadar kişiyi tutuklayamazdık ya”  diyerek esas gayelerini ortaya koydu. Hedef; ya öldürmek ya da sakat bırakmak. Ki gelecekte sokaklara çıkamasınlar, kendilerine taş bile atamasınlar.

Bu kadar insanın öldürülmesi dünyada ciddi ses getirmesi gerekirken Türkiye hariç hiç bir ülkeden ses çıkmadı neredeyse. Zaten Filistinliler de Türkiye hariç hiç kimseden yardım beklemiyorlar. Alandan çekilen fotoğraflardan birinde elinde Türkiye bayrağı sallayan genç bunun açık örneği…

Türkiye Filistin’de, Suriye’de, Arakan’da ve birçok yerde ilk akla gelen ve yardım istenen ülke, çünkü Türkiye bir imparatorluk bakiyesi. Doğudan batıya, kuzeyden güneye altı yüzyıl boyunca en zor durumda bile olduğunda İslam topluluklarının tek müracaat mercii ve yardımcısı olmuştur. Ta Küba da kötü yola düşürülmüş bir hanımı kurtarmaktan, Tebriz’de işkence edilen Türk ve Müslümanlara, Hindistan’da Müslüman kabilelere yardıma kadar aklınıza ne gelirse Osmanlı’nın yardım konusu olmuştur. Otorite asla Müslümanları yarı yolda bırakmamıştır.

Günümüz Türkiye’si de bu bakiyeden kendine kalan vazifesini bihakkın yerine getirmeye çabalıyor. Küba’dan, Arakan’a; Filistin’den, Afrika’nın içlerine Müslim-Gayrı Müslim ayrımı yapamadan yüreğiyle dört bir yana koşmaya devam ediyor. Desteğini halkından aldıkça daha da güzel işlere imza atmaya devam ediyor.

Filistin meselesi nedeniyle terör devleti İsrail’le ticaretin arttığından dem vuranlar var. Hâlbuki buradan götürülen malların ticari emtia gibi İsrail gümrüğünden geçirildiğini, oradan Gazze’ye ve diğer bölgelere ticari mal geçiriyormuş gibi vergi verildiğini ondan sonra yardım şeklinde bu insanlara dağıtıldığını kimse bilmiyor. Bilen de farklı operasyonlara sebep olmamak için gizleme gereği duyuyor.

2016 da Mavi Marmara anlaşmasından sonra birkaç yıllık devamlı ambargodan sonra ilk malzemeler bölgeye indirilince Gazze halkının gözlerinden akan sevincin ne olduğunu hiçbirimiz görmek bile istemedik. Çünkü biz devletin İsrail’le hiçbir anlaşma imzalamaması gerektiğini savunduk. Hatta artık hiçbir önemi kalmamış antlaşmaların dahi iptal edilmesini istedik, istemeye devam ediyoruz. Ne de olsa devleti zor duruma düşürüp “Bakın antlaşmaları bile iptal etmiyorlar haaaa!” demek… Böylelikle egoları tatmin edeceğiz, hükümet biraz daha zor durumda kalacak… Ne mutlu, Filistin kazanacak, İsrail kahrolacak…

Hepimiz aklımızı başımıza alalım, muhalefet etmek bile bir usule göre olmalı, bu tür durumlarda muhalefet etmek sadece iktidara değil davaya da zarar verir. Unutmayalım ki, çıkan her ses cılız bile olsa Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın bekçileri yaşayan şehitleri sevindirmektedir, umutlandırmaktadır.

Hadi bir ses verelim. Bir nefes olalım, hiçbir şey yapamıyorsak yüreğimizden buğz edip, güçlü bir tekbir çekelim…

ALLAHU EKBER!