Bu yıl küresel ısınmanın da etkisiyle hava sıcaklıkları çok yüksek derecelerde seyrediyor.

Özellikle nemin yüksek olduğu şehirlerde neredeyse nefes almak bile güçleşiyor.

Geçtiğimiz ay idrak ettiğimiz Kurban Bayramı vesilesiyle dokuz günlük tatili fırsat bilen herkes, gerek tatil beldelerine gerekse de köylerine akın ederek tatillerini geçirdi demek yerinde bir saptama olur.

Hal böyle olunca da tatil bölgelerinde çok ciddi bir yığılma ve yoğunluk oluşmuştu.

İç turizmi canlandıran tatil sonrasında, turizm sezonunun özellikle yabancı turist tarafından tercih edilen kimi bölgelerinde, fiyatların yüksekliğinden ötürü tercih oranları önceki yıllara göre düşmüş durumda.

Yabancı turiste bile yüksek gelen fiyat politikalarından ötürü, yerli turistin bu bölgelerdeki otelleri tercih edebilmesi de lüks plus oldu desek yerindedir.

Gerek yanlış fiyat politikaları gerekse de bölgede evi veya villası olan neredeyse herkesin, kayıt dışı olarak yerlerini kiraya vermelerinden ötürü otellerin doluluklarında temmuz sonu itibariyle ciddi düşüşler yaşanmaktadır.

Temmuz ayındaki doluluk oranlarına kıyasla ağustos ayında daha düşük doluluklar yaşanacağından, turizm sektörü sıkıntılı bir sezon geçirmektedir denilebilir.

Eylül ayında çok daha düşük doluluk oranlarıyla yola devam edileceği öngörüldüğünden, sektör içerisinde bulunan gerek çalışan gerekse de işveren açısından maalesef tatmin edici bir dönem geçirilemeyecek gibi duruyor.

Burada acil alınabilecek bazı önlemlerle, otellerin boş kalan kapasiteleri iç turizmle canlanabilir.

Bu canlanma sağlanırsa turizm sektöründe kimi bölgelerde yaşanan, çalışanların işten çıkarılmaları durumu sona erebilir.

Aynı zamanda gelir kalemlerinde yaşanan yükselişlerle, kârlılıklar da yukarılara doğru çıkacaktır.

Yapılması gereken hızlıca, yerli turistin rahat bir şekilde otellerde konaklayabileceği bir fiyat politikasına geçilmesidir.

Bunu yaparken de her şey dahil konseptinden hemen vazgeçilirse, yarım pansiyon uygulamasıyla; hem otellerin özellikle yemek ve servis için maliyetleri azalır hem de bu anlamda ihtiyaç duyulan çalışan giderleri sınırlandırılmış olur.

Turizm sektörü işverenleri, bu şekilde gelirleri artırarak çok doğru bir iş yapmış olurlar.

Herkesin aklına gelen ve genel olarak da uyguladığı yol olan; giderleri azaltıcı önlemleri hayata geçirmekten öte yapılması gereken nihai metot, gelirlerin yükseltilmesi olmalıdır.

Bunların yanında yabancıya özellikle konut satışında, turizm sektörünü koruyacak belirli sınırlamalar getirilebilir.

Şöyle ki, turizmin son derece yoğun yaşanıldığı bir bölgemizde, Ruslar yaklaşık 30 bin civarında, İranlılar ise yaklaşık 9 bin civarında konut edinmişlerdir.

Bu kadar çok edinilen konut sayısının sonucu olarak ise Ruslar konutlarını Rus turistlere, İranlılar ise İranlı turistlere aynen bir devre mülk sistemiyle kiraya vermekte, bu durum da turizm sektörümüzde faaliyet gösteren işletmelerimize olumsuz yansımaktadır.

İşte turizm sektörünü koruyacak sınırlamalardan kastımız tam da budur.

Tüm bunların yanında fiyat ayarlamaları optimum seviyelerde yapıldığında, bu durumdan yabancı turistler de en üst düzeyde yararlanacaktır.

Örneğin bu yıl, fiyatların yüksekliğinden ötürü Alman turist sayısında ciddi azalışlar var.

Umarım bugünden tezi yok; ciddi önlemler alınarak turizm sektörünün daha canlı bir dönem geçirmesi sağlanır.