Sömürgeci devletlerin genel politikası, hedef ülkelerde sürekli istikrarsızlık çıkararak, onları terör bataklığında cebelleşme içinde tutmaya yöneliktir. Amaçları, muhatap ülkeler gelişmesin; ayağa kalmasın; ancak karnını doyurmakla zaman geçirsin ve bu sayede de kendileri gönül rahatlığı içinde istedikleri zenginliklere rahatça konabilsinler. Yani yağma Hasanın böreği misali, nimet hiç bitmesin; ilelebet devam etsin.
Türkiye de yıllardır terör ile uğraşan ülkelerden biridir. 1980 öncesi sağ-sol çatışmalarında ölenlerin sayısı on binlerin üzerindedir. Yaşları 50’lerin üzerinde olanlar bu dönemde kurumların, mahallelerin, şehirlerin, köylerin sağcı veya solcu olarak nasıl bölündüğünü çok iyi hatırlarlar.
1980 sonrası terörün şekli değişti. Sağcı-solcu kavgasının yerini PKK terörü aldı. PKK’ya destek verenler, Türkiye’nin gelişmesini istemeyen “dost görünümlü” ülkelerin olduğunu herkes çok iyi bilmekte. Bu dönemde Türkiye’nin ödediği fatura çok ağır ve hala da ödemeye devam etmektedir. 1984 yılından beri, teröre kurban giden insan sayısı 40 binin üzerindedir. Kaybedilen her canın ayrı bir hikâyesi olmuş ve ocaklara ateşler düşmüştür. Her şehit haberi geldiğinde içeride ve dışarıdaki düşmanların sevinçten ağızları çenelerine kadar açılırken, bu toprakların mazlum insanlarının gönülleri de gözleri de sel deryasına gark olmuştur.
Can kaybının dışında, terör yüzünden oluşan maddi kayıplar hesap kitaba sığmayacak derecededir. Öyle ki sadece yıllık terörü önlemeye yönelik olarak sarf edilen kaynak, her yıl 35 Avrasya tüneli inşa edecek düzeydedir.
Türkiye bunca engellemelere rağmen, başına örülmeye çalışılan ağı parçalamış ve kendi ayakları üzerinde durmaya gayret etmektedir. Terör de her dönemde kabul değiştirerek tehditlerine devam etmektedir. Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı darbe girişimi ve farkına geç de olsa varılan gerçekler bunun yansımasıdır.
Bunca ihanete ve düşmanlıklara rağmen Türkiye, devleti ve vatandaşıyla hiçbir zaman yılmamış, müstahkem bir kale gibi terörün karşısında sağlam durmuştur. Evvelki gün helikopter kazasında kaybettiğimiz 11 kahraman şehidimiz de teröre karşı mücadele içindeydiler. Bir terör saldırısında şehit olmadılar fakat görev bölgeleri terör ile mücadelenin ana merkezinde ve bu mücadelenin içindeydi.
8. Kolordu komutanımız Osman Erbaş ve 10 silah arkadaşını kaybettik. Mekânları cennet olsun. Ateş düştüğü yeri yakar; Allah ailelerine sabırlar versin. Türkiye’nin 50 yıldır teröre verdiği şehitler kervanına onlar da katılmış oldular. Şehitler tepesinin son bekçileridirler.
Osman Paşa, Yozgatlı köklü bir ailenin evladı, değerli bir askerdi. 15 Temmuz’da komutanı olduğu 6. Mekanize Piyade tümen Komutanlığı darbecilere kahramanca karşı koymuştu.
Ölmeden birkaç saat öncesi bir şehit annesine gönderdiği “üzülme annem” diye başlayan nottaki “şehitlik herkese nasip olmaz, keşke bize de nasip olsa’ temennisi birkaç saat sonra gerçekleşecek, kendisi de arkadaşları ile şehadete erişeceklerdir.
Türkiye’nin terör ile mücadelesi acılarla doludur fakat her şehidin hikâyesi de kahramanca ve bu millete yakışır şekilde olmuştur.
İçimizdeki düşmanlar istedikleri kadar ihanetlerine devam etse de, Türk milleti “din-ü devleti” korumak ve ayakta tutmak için şehitler tepesine tırmanmaya her zaman hazırdır.
Şehit Osman Paşa’nın söz konusu nottaki son cümlesi ile sözümüzü tamamlayalım: Şehitler ölmez, vatan bölünmez.