14 Kasım 1944, Ahıska Türkleri için kara günlerin başlangıcıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında, kış ayının dondurucu soğuğunda başlayan sürgün, zulüm, hasret ve gözyaşı 77 yıldır devam etmektedir. Suçları Türk ve Müslüman olmaktır.
Asırlardır tam anlamıyla bir Türk yurdu olan Ahıska/Ahısha, Hz. Osman döneminde 642 yılında Müslümanların eline geçti. Selçuklu hükümdarı Sultan Alparslan’ın Malazgirt zaferi öncesi aldığı önemli yerlerden birisi de Ahıska’ydı. Bu tarihten itibaren bir Türk yurdu olan Ahıska, İlhanlılar, Akkoyunlar ve Karakoyunluların hâkimiyetlerinde kaldı. 1578 yılında Sultan II. Bayezid döneminde Osmanlı sınırlarına katıldı ve bu durum 1828 – 29 Osmanlı Rus Savaşına kadar devam etti. 1828 Edirne Antlaşmasına göre, savaş tazminatı olarak Ahılkelek ile beraber bu kadim Türk yurdu Rusya’nın yönetimine geçti. Bu tarihten itibaren de Ahıskalıların gözyaşı ve Ahıska’nın feryadı devam etmektedir. 1921 yılında da Sovyetlerin bir parçası olan Gürcistan’a bağlandı ve hâlâ Gürcistan sınırları içindedir.
Ahıska’nın savaş tazminatı olarak Rusya’ya bırakılması en fazla da Ahıska Türklerini üzdü. Çok sayıda ahali yollara revan olarak Anadolu’nun yolunu tuttu. 1853-54 Kırım Savaşı’nda Osmanlı devletine yardım suçlamasıyla sıkıntılı günler geçiren Ahıskalılardan bu dönemde de çokları yurtlarını terk ederek Anadolu’ya geldiler.
Fakat Ahıskalılar için asıl büyük acının başlangıcı 14 Kasım 1944 gecesidir. Acımasız bir lider olan Stalin, diğer topluluklar gibi Ahıskalılar için de sürgün kararı çıkardı. 14 Kasım 1944 gecesi, kış ayının dondurucu soğuğu altında evlerinden zorla çıkartılan kadın, hasta, yaşlı, çocuk ayırmaksızın yaklaşık yüz bin Türk, derme çatma arabalara koyularak Sibirya’ya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderildi. Sürgün gecesi yaşananlar, insanlık tarihinin en korkunç ve utanç sahneleriydi. Silah zoruyla neler olduğunu bile anlayamayan insanlar feryat ve figan ederek bu sürgün kervanına koyuldular. Sürgün yollarında soğuktan, açlıktan, takatsizlikten ve kötü muameleden ölen Ahıskalıların sayısı 20 binden fazlaydı.
Sibirya ve Özbekistan, Ahıskalıların sürüldüğü yerlerdi. Sovyetler dağılmadan önce, sonradan tamamen bir kışkırtma sonucu tertiplendiği anlaşılan 1989 yılı Fegan’a olayları ile Özbek Türkleri ile aralarında olan çatışma sonucu Ahıskalılara yine sürgün yolu göründü. Tertip edilen plan aynı soydan ve aynı kandan olan kardeşleri birbirine kırdırmış oldu. Bu tertip sonunda doksan bini aşkın Ahıska Türkü, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan ve Ukrayna’ya dağıtıldı. Bu dağınıklık hala devam etmektedir. Amerika da Ukrayna’daki bazı Ahıskalıları aldı ama ülkenin geniş coğrafyası içinde farklı yerlere dağıtılınca aralarındaki irtibatlar kesildi.
Ahıskalıların 1944 yılında boşalttıkları yerlere Gürcüler ve Ermeniler yerleştirildi. Yani evleri ve arazileri dağıtıldı. Onların, Stalin öldükten sonra başlayan ülkelerine geri dönme mücadelesi hala devam etmektedir. Gürcistan devleti ise Ahıskalıların vatanlarına dönmelerine karşı hep direnmiş ve karşı koymuştur. Bu direnç hala devam etmektedir.
Bugün en fazla Ahıska Türkü, Türkiye ve Kazakistan’da bulunmaktadır. Bunun yanında diğer Orta Asya ülkelerinde, Ukrayna, Rusya, Amerika ve batı ülkelerine dağılmış çok sayıda Ahıskalı vardır. Bu şekilde faklı yerlerde dağınık olarak yaşayan 600 binden fazla bir sayının olduğu tahmin edilmektedir.
Bugün 14 Kasım ve Ahıskalılar için matem günüdür ve gecesidir. Elbet bir gün 77 yıldır devam eden sürgünün sona erecek olması ve vatanlarına dönmüş olmaları bu matem havasını buruk da olsa bir sevince çevirecektir.