Türk milleti aziz bir millet. Bu millet necip bir millet. Türkiye büyük bir ülke. Bakmayın siz 15 Temmuz’da maruz kaldığımız gâvurluk hepimizi bir miktar tedirgin ettiyse de Türkiye’nin büyüklüğüne de, bu milletin azizliğine de halel gelmedi. Her ne kadar paralel gâvurlarla bu milletin beklediği sertlikte bir mücadele yürütülmüyor gibi görünüyorsa da her şey Türkiye’nin önümüzdeki 5–10 yıl içinde dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına, dünyanın sözüne itibar edilen 3–5 ülkesinden biri olmasına doğru ilerlemesine sekte vuracak seviyeye ulaşmıyor.

Şu görülse bile ileriye dönük olarak tedirgin olmayı gerektirecek bir durumun olmadığı anlaşılır: 2008 yılından bu yana dünyada ekonomik bunalıma sürüklenmemiş neredeyse ülke kalmadı. Türkiye ise dünya ülkeleri ekonomik bunalımla boğuşurken, büyümesi küçülse bile istikrarlı bir biçimde büyümesin sürdüren, üstelik dev büyüklükte altyapı yatırımlarına ara vermeden yoluna devam eden bir ülke konumunu halen koruyor. Bu arada atlattığı badireleri hatırlatmaya gerek bile yok. 17–25 Aralık darbe teşebbüsü bile bir ülkenin altüst olmasına yetecek büyüklükte bir kalkışmaydı. Türkiye 17–25 Aralık darbe teşebbüsünü atlatırken bir yandan da bu topraklarda faaliyetlerini yürüten terör şirketlerinin hepsinin saldırılarını da püskürttü.

Türkiye tüm bunların hepsini de paralel gâvurların tüm engelleme teşebbüslerine rağmen yaptı. 15 Temmuz paralel gâvurluk teşebbüsünün ardından ortaya çıkan resmi yüzeysel bir bakışla da olsa incelediğimizde tespit ettiklerimiz bize “bu kadar kapsamlı saldırılar, bu saldırılara yapılan içerdeki hainlerden bu kadar yardıma rağmen, iyi ki bu ülke ayakta ve hayatta kalmış” dedirtecek kadar vahim olduğunu görmemize yetti!

Dünya ülkelerinin kısm-ı azamının boğuştuğu ekonomik bunalımın kasıp kavurduğu bir ortamda Türkiye çift haneli, hatta üç haneli milyar dolarlarla ifade edilen altyapı yatırımlarını gerçekleştirdi. Halen de bu altyapı yatırımlarını tamamlamaya devam ediyor. Bu kadar büyük altyapı yatırımlarının laf olsun diye, parçalanması her an beklenen bir ülkede yapılmasının gerçeklikle bir bağlantısını kurabiliyor musunuz? Parçalanacak bir ülkede bu kadar büyük altyapı yatırımları yapılmaz. Bir ülkede sadece iş yapılıyor gözüksün diye bu kadar büyük altyapı yatırımları yapılmaz.

Bu altyapı yatırımlarının hepsi bir müddet sonra tevlit edilmesi hesaplanan bir şeyler için yapılır herhalde. İlerdeki bir tarihte, mesela 5–10 yıl sonrasında tevlit edilmesi beklenen en önemli şeylerden birinin Türkiye’nin tırnak içinde “büyük bir güç merkezi” haline gelmesi olabilir mi acaba? Büyük bir güç merkezi haline gelebilmenin en önemli şartlarından birinin ekonomik olarak belli bir büyüklüğe sahip olmak olduğunu söylemek pek de matah bir şey olmayacaktır. Ekonomik olarak büyük bir ekonomiye sahip olmayan, ya da büyük bir ekonomi olma istidadı göstermeyen bir ülkenin de büyük bir güç merkezi haline gelebileceği iddiasında bulunmak biraz garip kaçacaktır haliyle!

Altyapı yatırımlarının hepsi de, bu topraklara büyük yatırımları, büyük sermayeleri çekmek için yapılıyor denilebilir mi acaba diye sorası geliyor insanın! Altyapı yatırımları gerçekleştirilirken, hem ekonomik bunalım içine sürüklenmemek, hem de çok ciddi saldırıları bertaraf etmek de bu aziz milletin önemli bir başarısıdır. Arada maruz kaldığımız telefat da bu necip milleti güçlendirmenin dışında bir işe yaramıyor. Maruz kalınan telefat insan hayatı hesaba katıldığında çok büyük ve tedirgin olmayı gerektirecek kadar büyük. Fakat aynı telefat devlet hayatı hesaba katıldığında göze alınabilecek düzeyde bir telefattır.

Yani telefata aldırmayın Türkiye büyük bir ülke ve bu büyüklüğü her telefatta biraz daha perçinlenerek ortaya çıkıyor…