Geçtiğimiz hafta sonu en önemli konu 28 Şubat sürecinin yargılanmasının karar haftası olmasıydı. Cumartesi gecesi bu konuyu yazmayı düşünürken ABD, İngiltere ve Fransa’nın ortak operasyonla Suriye’nin bazı alanlarını vurduğu düştü ajanslara. Gece sabaha dek gelişmeleri takip ettik.

28 Şubat yargılamalarındaki sonuçlardan memnuniyetsizliğimizi yazarız derken, Suriye’ye dönmek zorunda kaldık. 28 Şubat yargılamalarıyla ilgili eleştiri hakkımızı saklı tutarak Suriye’ye yapılan saldırıyla ilgili düşüncelerimizi paylaşalım.

Suriye de savaşın malum 8. Yılı, bu kadar yıl geçmesine rağmen, her gün onlarca insan ölürken, toplamda bir milyon gibi büyük bir insanın ölümünden bahsedilirken; milyonlarca insan evinden, yurdundan edilmişken, neredeyse hiç sesi çıkmamış olanların, göstere göstere geliyoruz, diyerek Suriye saldırısı tiyatrosunu izledik, tıpkı Irak’ta Saddam’a aynısı yapılırken izlediğimiz gibi…

Amerika’nın başkancılık oynayan lideri Turp’un (Trump değil) ABD canavarının borçlarını Körfez ülkelerine yüklemek adına yaptığı ticari operasyonlardan yeni birine şahit olduk. Aslında Turp bir taşla onlarca kuş öldürme peşinde. Kendi iç kamuoyunda kendisine olan tepkileri azaltma, tabi aynı şey İngiltere ve Fransa için de geçerli, dünyaya biz kimyasal silahlara karşıyız görüntüsü verme, Birleşmiş Milletler bir bütündür havası pompalama havasındalar.

Türkiye bu süreçte şurada durmalı, burada durmalı, Esed’e saldırıya tepki göstermeli, deyip ortaya dökülenler de aynı değirmene su taşımaktan başkaca bir şey yapmıyorlar. Düne kadar Esed’in gitmesi gerektiğini söyleyenler nedense bu tiyatro neticesinde birden Esed’ci kesildiler. Sanki orada ölen bir milyon kişinin kanı Esed’in elinde değil, sanki bırakın kimyasalı Salkım bombalarını kullanan, varil bombalarıyla yüzbinlerin evlerini başlarına yıkan Esed değil. Neymiş efendim, ABD, İngiltere ve Fransa, Esed’in boşaltılmış havaalanlarını vurmuşlar, kimyasal tesislerini bombalamışlar, Türkiye buna karşı çıkmalı.

Türkiye neden karşı çıksın, Esed’i mi korusun, bir milyon şehidin kanı yerde mi kalsın. Hele İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım beye bir saldırı tonu var ki evlere şenlik. Evet, hiç kimsenin gönlü ferahlamayacak. Kimse rahatlamayacak, ta ki bir milyon kişinin hesabı sorulana dek.

Evet, hepimiz sesimizi çıkaralım, ama Esed vurulduğu için değil, Esed bu güne değin vurulmadığı için, sesimizi çıkaralım bunca insan öldürüldüğü için, kentler harabeye çevrildiği için.

ABD, İngiltere ve Fransa bir araya gelmişse ve tek başlarına bir oyun oynuyorlarsa Müslümanlar her zamankinden daha dikkatli olmalı, bunların tiyatrolarına kanmamalı… Esas operasyonun Astana sürecine ve çözüm çabalarına olduğunu da unutmamalıyız. Hedef Esed filan değil, barışın ta kendisi, burada Türkiye’nin açıklamaları tamamen taktiksel ve oyun bozmaya yönelik bu da unutulmamalı… Batı ikiyüzlü ve menfaati için dünyayı yakacak kararlılıkta. Dün de böyleydiler, yıkılmadıkları sürece de böyle kalmaya devam edecekler…