Esed rejimi tarafından öldürülen İbrahim el Yusuf’un eşi yazar Azize Cellut: Suriye’nin devrimi ümmetin direnişidir

1980’de Suriye’de 40 bin insanın katledildiğini gören, 21 yaşındayken 11 sene zindanlarda yatan, hücrede kendisine verilen yemek çeşitlerinden namaz vakitlerini anlamaya çalışan yazar ve düşünür Azize Cellut, “Bugün Suriye’de yaşananlar, bu ümmetin direnişidir” diye konuştu.

Mülâkat: Yaşar Yavuz

Gerek 1980 gerekse 2011 yıllarında Hafız ve Beşar Esed’in zulümlerine başkaldıran Suriye halkının, Esed rejimine değil aralarındaki ihtilafa yenildiklerini söyleyen Azize Cellut, “Hafız Esed o kadar çok sinsi ve gaddardı ki, 1980’de direnişe katılan gençler ev kiralayamasın da sokakta kalsınlar diye ülkede ev kiralayanlara 3 ayrı istihbarat şubesinden izin alma şartı getirdi. Hal böyle olunca gençler sokaklarda kaldı ve Esed rejimi de onların tamamını öldürdü.

Hafız Esed, 1980 Hama olaylarında direnişe katılan geçlerin tüm ebeveynlerini de öldürdü. Öyle ki bir mahallede ayaklanma olmuş ya da direniş baş göstermişse, herkesin gözü önünde 10 masum insanı o mahallede kurşuna dizdiriyordu” ifadelerini kullandı.

Azize Cellut, Afganistan cihadı öncülerinden şehit Abdullah Azzam’ın “Cihad Dersleri” kitabında anlattığı 3 kişiden biri olan Mervan Hadid ve Adnan Ukla ile beraber 1980 yılında Suriye direnişinin başında bulunan ve 16 Haziran 1979 tarihinde Halep’teki Topçu Okulu’nda çıkan çatışmada 60 Nusayri’nin ölümünden sorumlu tutulan İbrahim el Yusuf’un eşi.

Cellut, “O dönemlerde Suriye’de tıpkı bir zamanlar Türkiye’de olduğu gibi, öğrencilerin ve öğretmenlerin başörtüsü takması yasaktı. Öyle ki orduda namaz kılan subaylar ya öldürülüyor ya ordudan atılıyordu. Hafız Esed, Suriye’de İslam’ı kökten kazımak için Suriye’nin başına getirilen Batılı kuklasıydı. Onun görevini şu anda oğlu Beşar Esed sürdürüyor” dedi.

“ÇOCUĞUMU CEZAEVİNDE DOĞURDUM”

1979’da Halep’te eşi İbrahim el Yusuf’un eve girdiği sırada vurularak şehit edildiğini anlatan Azize Cellut yaşadıklarını, “Eşim şehit edildiği gün, Hafız Esed, o gece sabaha kadar kutlamalar ve sevinç gösterileri yaptırdı. Öyle ki, o günden bugüne hala Halep’te yapılan büyük kutlamalar ‘İbrahim el Yusuf’un şehadet gecesi’ diye örneklendiriliyor. Eşim şehit edildikten sonra Hafız Esed benimle beraber, eşimin babası, annesi, kız kardeşi, erkek kardeşleri ve damatları olmak üzere tüm aileyi tutuklattı. Aileden dışarda kalan hiç kimse kalmadı. Ben tutuklandığımda da hamileydim. Çocuğumu cezaevinde doğurdum” diye konuştu.

“ESED, İRAN VE İSRAİL’E HİZMET EDİYOR”

Cellut’un geçmişte yaşananların bugüne yansımalarını ise şöyle ifade etti:

“1980’de Suriye direnişinin başında Mervan Hadid ve arkadaşları vardı. Mervan Hadid, o gün ‘Bu topraklarda büyük kanlar dökülmeden Esed rejimi Suriye topraklarında temizlenmez’ diyordu. Bugün geldiğimiz noktada bunu çok net görüyoruz. Esed rejimi bu coğrafyada İran ve İsrail için büyük bir teminattır. Bu yüzden hem İran hem de Batı, bu rejime limitsiz destek veriyor. Suriye’de Esed düştüğü an, İran’ın bu coğrafyadaki Şii hilali bozulacaktır. Aynı durum İsrail için de geçerli. Batı, Esed’e İsrail’in güvende kalması için her türlü desteği sağlıyor.

“60 NUSAYRİ’YE KARŞI, 40 BİN MASUM MÜSLÜMAN”

Hafız Esed, 1980’de Halep Topçu Okulu’nda çıkan çatışmada ölen 60 Nusayri askeri öğrenciye karşılık, Suriye’de 40 bin masum insanı öldürdü. Yani 60 Nusayri’ye karşılık 40 bin insan… Oysa eşim İbrahim el-Yusuf’un eylemi, birilerini öldürmek için değil, Suriye’de dindar kesime yapılan zulümleri dünyaya duyurmak amacıyla sadece rehin alarak yapacaktı, ama sinsi Hafız Esed buna izin vermedi, o öğrencilerin ölmesini istedi, suçu da Sünnilerin üstüne attı.

“DÜN İLE BUGÜN ARASINDA FARK YOK”

1980’de direnişçiler Halep’e el koydu. Ardından grev çağrıları ve eylemler başladı. Halk silahsız ayaklandı ve sokaklarda direnişçilere desteğini gösterdi. Tıpkı bugün olduğu gibi… O gün savunma tugayların başındaki Rıfat Esed, Şam’dan özel harekat timleriyle Halep’e girdi. Onun talimatıyla kentte fail-i meçhuller başladı. Birçok insan ya kayboldu ya da öldürüldü. Suriye’de bulunan Müslüman Kardeşler Teşkilatı, bu direnişlere destek vermediği halde sınır dışı edildi.

“SURİYE ZİNDANLARI İNSANLIĞIN BİTTİĞİ YER”

Suriye zindanları her türlü işkencenin olduğu yerdir. Baas rejimi, namus, iffet, izzet ve merhametten yoksundur. Cezaevlerinde soruşturma sürecinde başlayan işkenceler, bir hükümlünün cezasının bittiği son güne kadar devam eder. Orda insanlık namına hiçbir şey yoktur! Baas rejimi, cezaevlerinde kendileriyle çalışmayanları karanlık hücrelerde ölüme mahkûm ediyorlar. Dahası cezası bitip dışarı çıksalar da Esed rejimi baskı altına alıyor ve toplumda yalnızlaştırmaya çalışıyordu.

Baas rejimi tarafından bize yıllarca, okullarda okutulan tarih kitaplarında, “Osmanlı’nın bir işgal gücü ve en büyük düşmanımız olduğu” çocuklarımıza empoze edildi. Bu yüzden de 1980’de Türkiye’ye yüzümüzü dönemiyorduk. Dünya bizim çektiğimiz acılardan habersizdi. Esed rejimi, o gün, her türlü alçaklığı masum insanların üzerinde denemiştir.

“ORTADOĞU HALKLARI YILLARCA BİLİNÇSİZ BIRAKILDI”

Suriye’de direnişinin ilk aylarında oturup muhabbet ederdik. O gün ‘Bu rejim kan dökmeden durmaz. Bu savaş en az 5 sene sürer’ dedim. Bugün Türkiye dışında neredeyse tüm Ortadoğu hükümetleri, Esed rejimine kimi açıktan kimi gizlice destek vermeyi sürdürüyor. Ortadoğu’nun halkı bilinçli olsaydı bizimle beraber olurdu. Ortadoğu halkları yıllarca bilinçsiz bırakıldı. Şu anda Suriye’de bir ümmet direnişi ve devrimi yaşanıyor. Esed rejimi, İsrail’in en büyük savunucusudur. Ümmetin en büyük tehlikesi mezhepçilik ve İsrail’in yanında yer almaktır. Esed rejimi de yıllardır bunu yapıyor.

“MAZLUM HALKLAR, AK PARTİ’YE BAKIYOR”

Ortadoğu halklarının tek kurtuluşu İslam’la olacak. Şu anda böyle bir umut Türkiye’de görünüyor. AK Parti sadece Türkiye halkının değil, tüm mazlumların umudu durumuna geldi. Bu yüzden de bugün tüm Batılı güçler, AK Parti’ye karşı savaş açmış durumda. Onlar AK Parti olmadığı zaman bu topraklarda her şeyi çok rahat yapacaklarını biliyorlar. Bu yüzden, bugün Müslümanların AK Parti’ye destek vermeleri gerekir.