Türk siyasetinde CHP’yi ve CHP seçmeninin davranışlarını tahlil etmeye hep devam edeceğim.
Zira bu ülkenin siyasi hayatının açığı hep oradan geldi, gelmeye de devam ediyor.
Demokrasi tarihimizin bütün buhranlarının içinde ne yazık ki CHP ama öyle ama böyle hep bir aktör olarak var oldu.
Darbeler tarihimizin bütün acı sayfalarında, darbecileri motive eden tarafta oldu; son 15 Temmuz bile buna dâhildir.
Yetmemiş olacak ki; CHP’nin yeni genel başkanı da gençlerden gelecek bir darbeye özlem duyan hezeyanlara imza atabilmiştir.
Sırf Cezayir ile ilgili bir kitap okuduğu için Cezayir’e sürgün edilerek askerlik yaptırılan Fransız Sosyolog Pierre Bourdieu, sanırım hayatının da sunduğu engin tecrübelerle devleti, siyaseti en iyi kavramış isimlerden biridir.
Bu sebeple CHP’nin ve CHP seçmeninin neden her koşulda aynı kaldığının sebeplerini de yine onun fikirlerinde buldum; tabii onun da bu noktada kendini Pascal ile temellendirdiğini ifade edeyim.
O, insanın zihinsel otomatlarından bahseder ve ikna olma aracının yalnız tanımlamak olmadığını da ekler.
“En güçlü kanıtlarımız gelenekten gelir, bunlar otomatı eğip büker, zihin de düşünmeksizin onun peşinden sürüklenir” der Bourdieu.
Pascal’a dayandırarak eklediği tamamlayıcı cümle şudur; “Böylece şiddete, sanata, argümana başvurmadan bizi şeylere inandıran alışkanlıklarımızdır.”
Bu hakikat, “aklın bilmediği nedenleri olan” bedenin düzenine aittir.
Tarih boyunca kadim-cedit mücadelesinin varlığı da bununla ilgilidir.
Bazıları sadece geleneğe takılırken bazıları her türlü mücadeleyi göze alarak yenilerin yolunu açarlar.
Bugünkü siyasi hayatımızda da yeniyi AK Parti temsil ederken -kendi geleneğine hapsolmuş olarak- yeniyle savaşanı da CHP temsil ediyor.
Bütün analojik imkânlara rağmen geri kalmışlığı, hizmet almamayı seçen CHP seçmenini artık çok daha iyi anladığımı düşünüyorum.
CHP seçmeninin her türlü kanıta rağmen neden ikna olmadığını; “İman kanıt aramaz” ilkesiyle de çok daha iyi pekiştirebiliyorum.
Bu geçmişte yaşama hatta orada takılıp kalma hâlinin bu ülkeye ne kadar pahalıya mal olduğunu hatırlatmaya gerek bile yok.
Bu bağnaz alışkanlık, kendini dayatmak adına TBMM için PKK’nın siyasi uzantılarına “Truva atı” görevi bile üstlenmedi mi?
Şimdi de bir benzerini İBB Meclisi için deniyor.
(-mış gibi felsefe) yapanlar olur da (-mış gibi siyaset) yapan olmaz mı?
Ne diyelim; bu milletin siyasetteki en büyük imtihanı CHP değil de nedir?