İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pazar akşamı istifa ettiğini açıklaması üzerine karara verilen tepkiler ve halkın büyük bir kesiminin ısrarla bakandan görevi bırakmamasını istemesi dikkate değer bir gelişmeydi.

Daha da ilginç olan ise bölge ülkeleri halklarının da konuyla yakından ilgilenmesiydi.

Sadece ülkemizde yaşayan Suriyeli mülteciler değil, Arap ülkelerinde yaşayan birçok kişi de Soylu’nun istifasına üzüldü.

Türkiye’nin sadece mevcut sınırlar içine hapsedilemeyecek bir ülke olmadığını yeniden gördük.

Arap ülkelerinde bir bakanın tüm sorumluluğu üzerine alarak istifa etmesi pek görülmez.

Ayrıca içişleri bakanları diktatör rejimlerin kendi halklarına uyguladıkları baskının baş aktörleri oldukları için sevilmezler.

Ya adları dahi bilinmez ya da kötü şöhrete sahiptirler.

Dolayısıyla görevden alınmalarına veya istifa etmelerine üzülen olmaz.

Halkın Soylu’ya verdiği destek, İçişleri Bakanı’nın başarısının yanında Türkiye’deki yönetimle Arap ülkeleri rejimleri arasındaki bariz farkı bir kez daha ortaya koydu.

Soylu’nun böyle kritik bir dönemde görevi bırakacak olmasına üzülenler birkaç saat sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifayı kabul etmediği açıklamasına sevindi.

İstifa haberiyle heyecanlanan terör örgütlerinin ve “Tespih koptu” diyerek daha başka istifaların yolda olduğunu öne süren Türkiye düşmanlarının sevinçleri ise kursaklarında kaldı.

Bekledikleri gibi bir krizin patlak vermeyeceğini anlayınca hayal kırıklığı yaşadılar.

İstifa olayının geç saatlerde tatlıya bağlanmasının ardından pazartesi sabahı bu kez sevindirici haberler Libya’dan gelmeye başladı.

Türkiye’nin müttefiki meşru hükümet güçleri başkent Trablus’un batısındaki Surman ve Sabrata kentlerini Hafter’e bağlı teröristlerden ve paralı askerlerden kurtarmak için harekete geçmişti.

Akşama kadar süren operasyonda her iki kentle birlikte yaklaşık 3 bin kilometrelik alan temizlendi.

Tunus sınırına kadar olan batı bölgesi sahil şeridi tamamen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kontrolüne geçti.

Bu arada yüklü miktarda ganimet alındı.

UMH güçleri sözcüsü Muhammed Kanunu, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait silah atölyesi ile çok miktarda askeri malzeme ve mühimmat ele geçirdiklerini, 10 BAE tankı ile 6 zırhlı araca el koyduklarını açıkladı.

Hafter komutasında savaşanların büyük çoğunluğu paralı asker.

Çadlılar, Sudanlılar ve Ruslara son günlerde Putin’in gönderdiği Suriyeliler de eklendi.

Fakat paralı askerler tehlikeyi hissettikleri anda arkalarına dahi bakmadan kaçıyorlar.

Böylece BAE’nin ve diğer ülkelerin Hafter’e gönderdiği zırhlı araçlar ile muhtelif silahlar ve mühimmat geride kalarak meşru hükümet güçlerinin eline geçiyor.

Paralı askerler Hafter’in zayıf noktasıyken Mısır ve BAE’ye ait savaş uçaklarının verdiği destek ise en güçlü yanı.

Nitekim önceki gece Hafter’e bağlı teröristlerin, paralı askerlerin ve komutanların kuşatma altındaki el-Vatiyye hava üssünden kaçmasını engellemek isteyen hükümet güçlerine hava saldırısı düzenlendi.

Savaş uçaklarınca gerçekleştirilen saldırıda 8 kişi hayatını kaybetti ve 15 kişi yaralandı.

Libya’da meşru hükümet güçleri iyi bir hava savunma sistemine sahip olursa kısa sürede ülkenin tamamında kontrolü sağlayabilir.