Senin olmadığın yerde başkası olur ve o başkası da kendi politikasını, kendi inancını, kendi dünya görüşünü, kendi yaşam tarzını empoze eder oralarda… Bu bütün İslam coğrafyasında şu an yaşadığımız durumu izah eden bir cümledir: “Senin olmadığın yerde başkası olur!”
Balkanlar’dayım bir süredir. Biz olamadığımız için varlık bulan yaşam tarzıyla “onların” varlığını hissederek dolaşıyorum ecdat bakiyesi toprakları. Artık eskisi gibi değil tabii ki, yüz yıl sonunda biz de varız bu topraklarda. Bütün eksik ve gediğe rağmen biz artık bu topraklarda varız diyebiliyorum.
500 yıl boyunca yaşayıp medeniyet inşa ettiğimiz topraklarda izimizi silmek için çok çeşitli çalışmalar yapıldı. Türkiye’de yalnızca kendi halkını kontrol etmekten dışarıda yaşananları göremeyen ve dış politikaya dair herhangi bir proje üretemeyen zihniyet hakimdi bu süreç içinde. Şimdi o zihniyet gücünü yitirdikçe dışa açılım başladı.
Nereye giderseniz TİKA imzası görürsünüz Balkanlar’da. Yunus Emre Enstitüsü’nün çalışmalarından Türk şirketlerine, çok çeşitli cemaatlerin, derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine şahit olursunuz. Özellikle TİKA’nın faaliyetleri dikkat çekicidir. TİKA başta Osmanlı hinterlandı olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde faaliyet yapıyor. Girdiği ülkelerde Türk-İslam eserlerini yeniden diriltmenin yanında her ülkenin en öncelikli ihtiyacına dönük ekonomik-sosyal projeleriyle de ülke insanlarına yardımcı olmaya çalışıyor. Bu şekilde bir yandan gönül bağımızı yeniden diriltirken diğer yandan da ekonomik yoksulluğun getirdiği tehlikeli durumlardan korumuş oluyor Müslümanları.
Yeterli mi, değil. Eksik birçok şey var elbette. Olması gerekene nispetle birçok şey söyleyebiliriz. Fakat şunu da söylemeliyiz. Eskiden sadece tribünden izlediğimiz uluslararası arenada oyuncu olarak varız diyebileceğimiz bir noktadayız artık. İşte bu durum çok ciddi rahatsız ediyor egemen güçleri. Onlar istiyordu ki biz kenarda duralım, onlar ne yaparsa sesimizi çıkartmadan onaylayalım ve karışmadan seyredelim. Şu anda ülkemizde yaşadıklarımızın açıklaması da böyle değil mi? “Kendi başına hareket edersen bak neler gelir başına” demenin tercümesidir yaşananlar.
Balkanlar’da da Türkiye’nin faaliyetlerinden çok rahatsız oluyor A-BD. Ve bu çalışmaları engellemek için çeşitli hamleler yapıyor. Bu hamleleri de hep olduğu gibi kadrolu devşirmeleri eliyle yapıyor. TİKA üzerinden Türkiye’yi vurmak için bölgede yaşayan Müslüman Arnavutları “terör” zanlısı ilan eden bir zihniyetin yaptıklarına bizzat şahit oldum mesela burada. Türkiye’nin etkinliğini kırmak TİKA gibi kurumlarını gözden düşürmenin ötesinde bölge Müslümanlarını da harcamaktan çekinmiyor bu zihniyet. Çünkü emir aldıkları Batı, bölgede Müslümanların varlığından rahatsız.
100 ülkede faaliyet gösteren sadece Bosna-Hersek’te 700’den fazla projeye imza atmış bir kurum TİKA. Yazıyı kaleme alma sebebim, TİKA gibi özellikle Osmanlı hinterlandı olmak üzere Guatemala’dan Nambiya’ya Türki Cumhuriyetlerden Tayland’a Filipinler’e Afrika’nın en ücra köşelerine kadar 100’e yakın ülkede Türk Devleti adına çalışmalar yaparak o ülkelerdeki insanlarla maddi-manevi köprü olan bir kurumun zaman zaman hedef gösterilmesi ve faaliyetlerine ket vurulmak istenmesi. Balkanlar ve diğer bölgelerde varlığımızı temsil etmeye çalışan ve bunun için çalışmalar yapan kurumlara ve kişilere sahip çıkarak önlerini açmamız gerek.
Olman gereken yerde sen yoksan başkası vardır. Ve farkında olman gereken şey o başkalarının varlık sebebi seni yok etmek üzerine kuruludur. Türkiye olarak varlığımızı devam ettirebilmemizin yolu tarihi misyonumuzu gerçekleştirecek ruhi donanıma kavuşmaktan geçer. Bu ruha kavuşma çabamızın yanında bütün İslam coğrafyasına uzanabilmemizin yolu ise o bölgelerde olmamızdan geçer. Bu şuurla atılan adımlara sahip çıkarak desteklememiz gerek. Yoksan yoksundur. Varlık iddia etmenin de bir karşılığı olmaz!