Yine önemli bir seçimle karşı karşıyayız. Her kafadan bir ses çıkıyor. Referandum üzerinden geniş sorgulamalar yapılıyor. Aslında tartışma ortamının olması çok faydalı bir durum. Tartışma zemini aşırı okumalara ve aşırı yorumlara kaçmadığı sürece sosyal gelişmeyi sağlayacağından şüphe yok. Ancak aşırı yorumlar kamplaşmalara, kutuplaşmalara neden oluyor. Daha sonra telafisi imkânsız sonuçlar ortaya çıkıyor.
Aslında mevcut düzen hep tartışmaya ve yanlış anlamaya meydan veren bir sistem. Adeta iş yapmamak üzerine kurulmuş. Kurum ve kuruluşların birbirlerini nasıl engelleyeceği, kimin daha baskın olacağı bir düzen. Görüntüde halkın oyuna başvuruyor ancak halktan aldığı yetkiyi bürokratlara devrediyor. Aslında halka ve onun seçtiklerine güvenmiyor. Güven esasına dayanmayan birbirleriyle çatışan kurumlar bürokratik vesayeti de beraberinde getiriyor. Çünkü bürokrasinin en başarılı olduğu durum boşluk doldurmaktır.
Yeni sistemin getireceği en büyük fayda halkın seçtikleriyle doğrudan muhatap olmasını sağlamasıdır. Yani iktidar olup muktedir olamama devri bitecek. Tabii alışkanlıklardan vazgeçmek zor. Hiç uygulanmamış bir sistemin ne getireceği endişesine de hak vermek lazım. Hiçbir teori yüzde yüz uygulamaz. Yeni sisteminde uygulamada hataları olacaktır. Nasıl bu gün bir yanlıştan dönmek üzere adım attıksa, günü geldiğinde yanlış ve aksayan yerler düzeltilir yeter ki ortak yaşama kültüründen, birbirimizi anlamaktan vazgeçmeyelim.
Yaşadığımız büyük şoklardan sonra kafa karışıklığımız devam ediyor. Ancak sevindirici olan şey toparlanıyor daha iyisinin olması için çabalamayı sürdürüyoruz. Yamalı bohça anayasasına yeni bir yama daha ekleyerek yol almaya çalışıyoruz. Aslında yapılması gereken bu yamalı bohça anayasasından tamamen kurtulmaktır. Ancak birbirimize güvenmediğimiz, meselelere tabular çerçevesinden baktığımız için yol almakta zorlanıyoruz. Aslında çok katmanlı bir toplum değiliz yüzlerce yıldır aynı coğrafyada aynı kültür ve medeniyet değerlerine sahibiz. Kurumsal maskelerimizden kurtulduğumuz zaman söylemlerimiz hep aynılaşıyor. Bir birimizi daha rahat anlıyoruz. Kötü kalıplarla suni tartışmalar arasında birbirimizi tüketiyoruz.
15 Temmuz’un bize öğrettiği en önemli derslerden birinin de hepimizin aynı gemide ve aynı insanlar olduğumuzdur. Büyük bir musibetin arkasından kenetlendik hep birlikte millet olduğumuzu hatırladık. Ancak kısa hafızalı olduğumuz için sıcak olaylar etkisini azaltınca yeniden eski alışkanlıklarımıza dönüyoruz. Biraz durup şöyle bir aklıselimle olaylara baktığımız zaman çok sağlıklı ve ortak sonuçlara varabiliriz.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi tartışmalarında yine temelleri sorgulamaya başladık. Önümüze bakmak yerine eski defterleri açıp birbirimizden hesap sormak peşindeyiz. Şunu unutmamak lazım Türkiye mevcut sistemle yönetilemez. Bu gerçeği kavradıktan sonra daha iyisi nasıl olmalı noktasından hareket edebiliriz. Kişileri konuşmak yerine sistemi ve devletimizin geleceğini konuşmak daha faydalı olacaktır. Konuşurken de tabulardan, korkulardan, günlük çıkarlardan uzak durarak yapılacak çalışmalar hem faydalı hem de sosyal dayanışmayı sağlayacaktır…