17 Aralık 2010’da Tunus’ta Muhammed Buaziz, işsizliği protesto etmek için kendini yaktığında, bu ateşin tüm İslam dünyasını yakacak bir kıvılcım olacağından habersizdi. Tıpkı Sırp bir gencin Avusturya-Macaristan veliaht prensini bir kurşunla vurduğunda bu merminin milyonlarca insanın öleceği, I. Dünya Savaşı’nı başlatacağını bilmediği gibi…

Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan ülkeler, toprak kaybeden ülkeler, kurulan yeni devletler…

Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip’in Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand ve eşi Sofia’ya sıktığı kurşun sadece onların ölümüne sebep olmadı. Bazı ülkelerin ölümüne, bazılarının da doğmasına sebep oldu. Haritalar yeniden çizildi…

Muhammed Buaziz, kendini yaktığında, kimse Libya Lideri Kaddafi’nin çölde Fransız özel kuvvetleri tarafından yapılan sürek avı sonucu yakalanıp Libyalı Araplar tarafından linç edilerek öldürüleceğini de bilmiyordu…

Buaziz’in benzin bidonuna çaktığı kıvılcımın tüm Ortadoğu’yu yakacağını kimse beklemiyordu. Gavrilo Princip’in kurşununu fırsat bilip Avrupa’yı ateşe verenler gibi Buaziz’in benzin bidonunu fırsat bilenler, Ortadoğu’yu toptan yakmanın fırsatını yakaladılar. Irak, Mısır, Cezayir, Tunus, Suriye, Körfez ülkeleri ve Türkiye için tek tek bahane ararken, Buaziz, ABD’ye altın tepside bir fırsat sundu…

Gavrilo’nun sebep olduğu savaştan sonra oluşan haritalar, 1990’dan itibaren Avrupa’da yeniden güncellendi. Birçok ülke bölündü. Dünya onlarca yeni etnik kökene dayalı devletlerle tanıştı. Haritanın Avrupa cephesine ayar verildikten sonra sıra Ortadoğu’ya geldi. 2000’den sonra yaşanan iç karışıklıklar ve terör olayları bugün masaya konan haritanın sınırlarını belirlemek içindi. Tüm plan ve strateji, Türkiye, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan içinden yeni devletler çıkarmaktır…

Mısır’da halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’na darbe yapılıp cezaevine konurken, operasyonu yöneten ABD, “Ordu Mısır’da demokrasiyi yeniden inşa ediyor” diyerek darbeye desteğini saklama gereği bile duymuyordu.

Suudi Arabistan’da 32 yaşındaki Veliaht Prens darbeye direnen rakiplerini öldürüyor, diğerlerini tutukluyor, mal varlıklarına el koyuyor. ABD Başkanı, “Kral Selman ne yaptığını gayet iyi biliyor. İyi iş çıkarıyor” diyerek verdiği görevin başarıyla yürütüldüğünü dünya duyuruyor.

Lübnan başbakanı kendi ülkesi dışında istifa ediyor…

Ortadoğu’da harita çizmek için sahaya inen emperyalizmin sadece Türkiye ve Katar operasyonu başarısız oluyor…

Türkiye’de Erdoğan’a darbe yapmak istiyorlar. Erdoğan ve halkın direnişi, ABD’yi durduruyor. Ancak operasyonu durdurmuyor ABD. Türkiye’nin yanındaki güçlere yöneliyor. Türkiye’nin etrafını boşaltıp daha kolay operasyon çekeceklerini hesaplıyorlar…

İlk adımı Türkiye’nin destekçisi Barzani ile attırlar. Barzani’yi  “referandum” tuzağına düşürerek Türkiye’den uzaklaştırdılar. Katar’da “terörü destekliyor” suçlamasıyla darbe girişiminde bulundular. ABD’nin oyununa gelen Barzani’de yaşananlar Katar’da yaşanmadı. Türkiye, Katar’ın; Katar da Türkiye’nin yanında durmaya devam etti.

Bu noktada iki önemli ismin söylediklerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Trump’ın eski Baş stratejisti Bannon diyor ki; “Türkiye, ABD için en büyük tehlikedir. Katar da, Kuzey Kore’e kadar tehlikelidir…”

Putin’in danışmanı Dugin de diyor ki: “Türkiye tek parça kalmak istiyorsa bunu Batı kampının içinde yapamaz. Pek çok faktörü bir araya getirecekleri bir strateji izleyeceklerini düşünüyorum. Mesela etnik çatışma, ekonomik-sosyal tehditler, siyasi ve askeri elit içerisinde Erdoğan karşıtı huzursuzluk yaratmak. Amerikalılar bütün zayıf noktaları kullanmaya çalışacaktır.”

Bizi kuşatan savaşı ve ABD’nin niyetlerini şimdi daha iyi anlamış olmalıyız.  Erdoğan’ın “Milli Seferberlik ilan ediyorum”,  “II. Kurtuluş Savaşını veriyoruz” derken neyi kast ettiğini artık anlamamız gerekiyor.

İslam Dünyasında yaşanan kanlı ve baş döndürücü gelişmeleri anlamak için sonuçların önümüze konması bekleyemeyiz. Gelişmelere müdahil olmaz, ABD’ye direnmezsek sonuçlar ülkemiz ve İslam dünyası için hiç de hayırlı olmayacaktır. ABD, İslam dünyasının haritasını yeniden çiziyor.

Seyredecek miyiz, savaşacak mıyız?