Eyvah yine seçim var! Yine safsata, saçma gündemlerle meşgul olacağız. İkinci yüzyılın Türkiye’si nasıl olmalıdır diye konuşmaya vaktimiz yok. Çünkü her seçim dönemi damarımıza basarak niyet okuması yapan ilerici görünen gericilerin tasallutuna düçar oluyoruz. Milletin ne kadar inandığı ve itibar ettiği değer varsa onlar üzerinden saldırı alıyoruz. Bizi savunma durumuna düşürerek hata yapmamızı istiyorlar. Veya hâlâ ne kadar sağlam olduğumuzu test ediyorlar. Her türlü tezgâha rağmen milletimiz değerleri ile dimdik ayakta duruyor. Mütevazılığından dolayı her “hafifmeşrepliğe” karşılık vermiyor, efendiliğini bozmuyor. Ama enerjimizi iş yapmak yerine bu kötü niyetlilerin yanlışlarını düzeltmekle geçiriyoruz. Yazık değil mi bu millete?

Son aylarda tezgâh kuranların sadece içeride olmadıklarını daha yakından gördük. Hani diyoruz ya “Türkiye Türkiye’den ibaret değil”; gerçekten öyle. Yükümüz çok ağır, sorumluluğumuz çok fazla; dünyanın her yerinde bizden, dertlerine derman olmamızı bekleyenler var. Filistin’de yaşananlarla millet olarak topyekûn yakından ilgilenince şer güçler “eyvah” dediler… Hemen uşaklarını devreye soktular. Ve dikkatimizi kendimize çekmeye çalıştılar, kısmen de başardılar. Süleymaniye Camisi’nin görüntülerini çeken ajan, bir dahaki cuma namazında hangi safta durayım diye bu işi yapmadı!

Arkada fırıldaklar dönerken ön tarafta kimisi saflığından kimisi hainliğinden milletin kutsallarına saldırarak durumdan vazife devşirme peşine düştürler. Galata Köprüsü’nde dünyanın en masum ve hayırlı destek toplantısına “kelime-i tevhid” yazan afişle gelen vatandaşa kafa atan adam üzerinden yalan yanlış hikâyeler yazmaya başladılar. Unuttukları ya da hatırlamak istemedikleri tarihî hakikat; bu milletin Kurtuluş Savaşı’nda kelime-i tevhid uğruna bu vatanı kurtardığı gerçeğidir.

İşin garabetine bakar mısınız? Taşınan afişin hilafet bayrağı olduğu iddiasıyla baronun suç duyurusunda bulunması, yumruk atan adamınkinden daha acı verici. Konuyu gündeme getirenler ise ülkenin hak hukuk konusunda kendilerine vekâlet verdiği hukukçular. Bunların hilafet bayrağı diye bir şey olmadığını bilmemeleri mümkün mü? Bu ülkede hukuk tahsili yapıp vatandaşın hukukunu savunan adamların böyle bir bilgiden yoksun olmaları düşünülemez. Gerçekten bilmiyorlarsa bu daha vahim. Bir kez daha eyvah demekten başka söz bulamıyorum. Bu inanıp inanmamakla ilgili bir konu değil; bu, bilgi ve kültürle ilgili bir konu.

Yine seçim üzeri, bir maç yüzünden gündemin değişmesini sağlayan trajikomik durumlar yaşadık. Ülkenin tarihî futbol kulüplerinin yöneticileri, bu memlekete bir bedel ödetmeye çalıştılar. Ortaya çıkan fatura, maçta alacaklarından bilmem kaç bin katı oldu. Bunu niye yapıyorsunuz; Allah aşkına, elinize ne geçiyor? Yazık değil mi bu millete?

Olayın arkasından yine durumdan vazife çıkaran saflar ve hainler cephesi harekete geçti. Ne din kaldı konuşulmadık ne millet ne de milliyet. Yüksek perdeden sallayan eblehler, fitne ateşini milletin bağrına attılar. Batı’da kuzu kesilen ezikler, Doğu’da çakallık yaparak efelenmeyi marifet sanmaya devam ediyorlar.

İşin ilginç tarafı, bu hilkat garibesi davranışlar yine bir seçim öncesi yaşanıyor. Planların, projelerin, umutların konuşulacağı yerde birileri bu safsata gündemlerle uğraşmamızı istiyor. Feraset sahibi olalım, oyuna gelmeyelim artık. Aklıselimle, sükûnetle ve kararlılıkla milletin geleceğine sahip çıkalım.