Anadolu 4′üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Balyoz Planı davasında birçok üst düzey askeri personelin de aralarında bulunduğu 236 sanığın beraatine karar verildi.

14 yaşındayken idamla yargılanan Yakup Köse ve inancına göre yaşamak isteyen yüzlerce Müslüman, “rejimi değiştirmek için örgüt üyesi olmak” yaftasıyla tutuklanıp yıllarını cezaevinde geçirirken, bir rüzgâr esti memleketimde.

Dokunulmaz diye düşünülen birçok kişi tutuklanıp haklarında ‘darbe yaparak iktidarı değiştirmek için’ örgüt kurmaktan davalar açıldı. Açılan davalar uzun bir süre ülke gündemini işgal etti. ‘Bir kesim’ suçlu suçsuz herkesi “darbeci” diye yaftalıyor, bunlara karşı olan diğer ‘bir kesim’ ise suçlu suçsuz herkesi “masum” diye savunuyordu.

Yakup Köse içeri atıldığında yaşı çok küçük olduğu için AB uyum yasaları sebebiyle cezaevinden çıkartıldı. Fakat kanunları sadece kendi çıkarlarını korumak için kullananların mağdur ettiği insanlar zulüm görmeye devam ederken, bir rüzgâr daha esti memleketimde.

Meşhur ifadesiyle “her 10 yılda bir darbe yapılan” memleketimde “Lâik rejimi korumak için ne gerekiyorsa yaparız, yaptığımız post modern darbe vs.” şeklindeki açıklamalar, ‘gerekeni yapmaya dair’ ortaya çıkan planlar, psikolojik harp taktikleriyle kamuoyu oluşturmalar ve daha da ötesi yürütülen tanklar, istifa ettirilen hükümetler, kapatılan partiler, düzmece dosyalarla zindana atılan, işinden edilen, eğitimi engellenen insanlar yokmuş da bu insanlara iftira atılmış gibi bir sonuçla… “Balyoz”, “Ergenekon”, “Sarıkız”, “Ay Işığı” ve “28 Şubat” diye isimlendirilerek iktidarı devirip yönetime el koymak için darbecilik yapmaktan tutuklananların hepsi peyderpey beraat etti.

Bu arada darbecilerin hukukuyla zindana atılan insanlar asıl esaretten kurtulmayı beklerken, Yakup Köse ve yüzlerce Müslüman tekrar cezaevine konuldu.

Sonra bir rüzgâr daha esti memleketimde.

Darbeciler yargılanırken ‘açtıkları darbeci örgüt çuvalının içine’ kendilerine karşı gördükleri herkesi koyan bir kesim, ‘Darbe yaparak iktidarı değiştirmek’ için örgüt kurmaktan yargılanmaya başlandı. Ancak iktidarı devirme teşebbüsü de dâhil yaptıkları onca şeye rağmen, onlar da özgür bir şekilde faaliyetlerine devam ediyor.

Bütün bunlar olurken, yani ciddi organizasyonlarla iktidarlara karşı kumpas ve örgüt kuranlar, tankları yürütenler, uluslararası arenada kulis yapanlar, siyasi ve ticari teşkilatlar oluşturanlar bir şekilde serbest kalırken, cezaevlerinde mağdur edilen insanların durumunda bir değişiklik olmadı.

Sistemin hukuku, adalete göre değil, esen rüzgârın yönüne göre karar veriyor. Yarın bir rüzgâr daha estiğinde bu durum da tersine dönebilir. Adalet için sistemi hallaç pamuğuna çevirecek güçte bir fırtına bekliyoruz aslında.

Biz, esen rüzgâra göre verilen kararlarla yaftalamayız kimseyi. Bizim değerlendirme yargımızı birkaç manşetle üç beş kiralık yazar-çizer, televizyon programcısının algı operasyonu belirlemez. Dinimize, dilimize, vatanımıza ve milletimize özetle “Anadolu’nun ruh köküne düşman olan” bu insanlar, sistemin mahkemeleri ne karar verirse versin bizim açımızdan hükümleri verilmiş, ‘yabancılaşmış insanlardır’.

Bu ülkede rüzgâr ne yönden eserse essin inancına göre yaşamak istediği için zulme uğramış olan Müslümanlar, darbe mağduru değil de darbeyi yapanlarmış gibi anlayış hâkim galiba, karar vericilerde. Bu düşüncen yanlış diyebilecek varsa bütün darbeciler ellerini kollarını sallayarak gezerken onların mağdur ettiği insanların yıllardır cezaevinde oluşunu, lütfedip biri izah etsin bana…