Yemek yemek, sadece gereksinim duyulan besin maddelerini almak değil aynı zamanda mental ve sosyal etkileri olan bir aktivitedir. Ramazan’da oruç ile birlikte bu üç fonksiyonun önemi daha da artar. Oruç ile bir taraftan kulluk vazifemizi yaparken diğer taraftan ruhumuzu besliyor ve iftar sofralarında sosyalleşiyoruz.
Oruç nefsin terbiyesiyle birlikte fizyolojik olarak vücudun yenilenmesine de vesile olan bir ibadettir. Bu yıl sahur ile iftar arası yaklaşık 16 saat. Bu da demek oluyor ki, sabah 06:30’da kalkan bir kişiyi yaklaşık 13-14 saatlik bir açlık ve susuzluk bekliyor. Açlığın, otofaji sistemini tetikleyerek hücre yenilenmesini, patojen bakteri ve virüslerin yok edilmesini, hasarlı proteinlerin ve organellerin atılmasını ve yaşlanma sürecinin olumsuz sonuçlarının önlenmesini sağladığı ortaya kondu. Bu sistem bozulduğunda Parkinson, tip 2 diyabet, genetik hastalıklar, kanser ve sağlıksız bir yaşlanma meydana gelebiliyor.
Otofaji olarak adlandırılan vücudun kontrol mekanizması, 2016 yılında Japon bir bilim insanına Nobel Tıp/Fizyoloji ödülü kazandırmıştı.
Elbette sürekli açlıkta olmaz. Ramazan’da kısıtlı beslenmeye bağlı olarak metabolizma hızının düşeceği bir gerçek olup susuzluğa ve elektrolit kaybına bağlı olarak böbrek ve sindirim problemleri gibi bazı sorunların yaşanmaması için iftar ile sahur arasında tüketilecek gıdalara ve suya dikkat edilmeli.
İftarda orucun mineral maddelerce zengin olan hurma ile açılmasında fayda vardır. Uzun süren bir açlıktan sonra mideye ağır gıdalarla yüklenmek yerine yemek zamana yayılmalıdır. Peynir, zeytin gibi iftarlıkların yanı sıra sebze çorbası iyi bir başlangıç olabilir.
Genel olarak basit şekerlerin günlük beslenmede azaltılması tavsiye edilir. Ancak kim ne derse desin tatlılarda yemek kültürümüzün bir gerçeği. Ancak sahurda tüketilen şekerli gıdalar gün içinde açlık hissinin daha fazla hissedilmesine ve reflüye de sebep olabilir. Bu nedenle aşırıya kaçmamak kaydıyla tatlıların iftarda yenmesi daha uygundur.
Yemekten sonra açık bir çay veya sade kahve harika gider ama bunların suyun yerini alamayacağı da unutulmamalı mutlaka bol bol su tüketilmelidir.
Özellikle sahurda fazla yağlı, tuzlu, baharatlı ve salçalı gıdalardan kaçınılmalıdır. Hamur işi gıdalar yerine proteince zengin süt ve süt ürünleri, yumurta ve kuru baklagiller tercih edilmelidir. Bazı yazılarda belirtildiğinin aksine, süt ve süt ürünleri tam yağlı tüketilmelidir. Süt yağı rafine edilmemiş, ürüne lezzet katan, enerji veren ve yağda eriyen vitaminleri içeren oldukça kıymetli bir besindir.
Sindirim sistemi bozukluklarını önlemek için sağlıklı bir bağırsak florasının yani mikrobiyotanın korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bağırsaklar, vücut bağışıklık sisteminin önemli bir bölümünü oluşturmakta olup metabolik hastalıklardan enfeksiyöz hastalıklara kadar pek çok sağlık sorununun önlenmesinde etkilidir. Bu nedenle, Ramazan ayında yoğurt, ayran, kefir gibi fermente gıdalar mutlaka tüketilmelidir.
Bu vesileyle Müslüman aleminin Ramazan ayını tebrik eder sağlıklı ve afiyetler dilerim.