Ankara Ajandası
Elem verici hadislerin yaşandığı bir günde yazmak oldukça zor ve yorucu oluyor açıkçası.
Yüreklerimizin tam ortasını hedef alıyor çok zamandır aşağılık terör. Türkiye’ye ”haddini bildirmek” isteyen dünya sisteminin ağababalarının gönüllerini hoş tutabilmek için saldırıyor, yakıyor, yıkıyor, patlatıp öldürüyorlar. Şehirlerin en merkezlerini, en turistik lokasyonlarını, en işlek yerlerini hedef alıyorlar ki, yola açacağı şok, infial, dehşet ve panik kadar dünya çapında da etkili olsun. Görünürde emniyet güçlerine karşı bir saldırı, ancak İstanbul’a gelen turistlerin yoğunluklu olarak konaklamalarına ve alışverişlerine imkân sağlayan bir bölge Vezneciler. Saldırının, dünyaya verip pekiştirmeye çalıştığı mesajlardan biri “Türkiye güvensiz ülke, buraya gelmeyin” şeklinde ve an itibariyle patlamanın şiddeti nedeniyle korkuya kapılan turistler Aksaray ve Laleli başta olmak üzere İstanbul’da kaldıkları otellerden ülkelerine dönmek üzere ayrılmaya başlamış durumdalar.
Mevcut dünya sisteminin şerir egemenleri “Ya diz çökecek ya da öleceksin” mesajlarını, ruhlarını şeytana satmış beyinsiz teröristler aracılığıyla vermeye devam ediyorlar. Erdoğan ve hükümetinin, uyguladığı politikalar nedeniyle ülkesini riske sokan ve milletinin güvenliğini sağlayamayan bir iktidar olarak algılanmasını, böylelikle halkın gözünde itibar ve gücünü kaybedip devrileceğini hesap ediyorlar. Açıkçası; “İktidarını korumak istiyorsan usulca dizlerini kırıp oturacak ve sana ne buyuruyorsak o şekilde yapacaksın!..” diyorlar.
“Dış-iç politika, ekonomi yönetimi, yatırımların, bölgesel varlığın vs… Bana danışıp onayımı almadan hiçbir adım atmayacaksın, öyle bağımsız, egemen, güçlü ve büyük Türkiye hayalleriyle falan uğraşma, en nihayetinde sen Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmiş bir devletin varisisin. Biz yendik ve yaşamana belirli koşullar dahilinde izin verdik, bizim çıkarlarımıza mani olacak işleri bırak, öyle ulu orta herkese gider hallerin hoşumuza gitmiyor, sana biçtiğimiz rol ve verdiklerimizden daha fazlasını istersen halin nice olur!..”
Tam da bunu söylemek istiyorlar işte…
Şimdi TV ekranlarında, basın yayın organlarında ve çeşitli siyasi mecralarda en çok tartışılıp, açıkça sorgulanacak konuların başında, Suriye ve Rusya ekseninde Türkiye’nin dış politikası, devletin istihbarat organları ve ”MİT” olacaktır. Bu vesileyle uzunca zamandır çeşitli denemelerle gerekli zeminin oluşturulmaya çalışıldığı Türkiye dış politikasında olası değişiklikler (elde tüm günahların da yüklenebileceği hazır birileri de varken) gerçekleştirilebilecektir. Tabii ki, MİT’te de… İlk başta ciddiye alınmayan Pelikan Andıcı’nı okuyan herhangi biri için bu gibi gelişmeler hiç de sürpriz olmayacaktır.
Her şey gözümüzün önünde, biz yaşarken oluyor; kırılmaktan, üzülüp dertlenmekten, hüzünlenip öfkelenmekten hakikatli yaşamaya fırsat bulamıyoruz.
Bu Ramazan’da da ciğerimizi dağladı kahrolasıcalar!.. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum…