Benim hanım, sızıları dayanılmaz hale gelip üç beş gece uyuyamayınca çok korktuğu ve hiç istemediği halde bel fıtığından ameliyat olmayı kabul ettiğini geçenlerde, bir erken sabah vakti tarafıma iletti. Üç beş gündür hastanehastanedolaşıyorduk ve ben eşimin bu beyanını duyar duymaz iki gündür temasta olduğumuz Eryaman’daki özel bir hastanenin başhekimi, Beyin ve Sinir Hastalıkları Mütehassısı Op. Dr. Kutay Çakıroğlu beyi arayarak kendisine “Tamam ameliyat” olacak şeklinde durumu bildirdim. Kutay hocanın “O halde hemen gelin şu işi bitirelim, zira eşin hakikaten dayanılmaz bir acıya tahammül etmeye çalışıyor”’ demesiyle birlikte soluğu söz konusu hastanenin acilinde aldık. Hoca talimatı vermiş, aman efendim bizi karşıladılar, hanımı arabadan sedyeye alıp, ameliyat sonrası bir gece kalacağı pırıl pırıl tek bir hasta ve iki refakatçının aynı kalabileceği şekilde dizayn edilmiş 5 yıldızlı hastane odasına çıkardılar. Hemşire hanımlar odaya doluştu ve her biri farklı farklı ölçümler ve tahliller yaptılar. Ameliyathaneye indirilmesinden önce Kutay hoca bizatihi geldi ve eşimi morallendirip bir saatlik operasyona hazırladı.
Ameliyattan çıkan eşimin odaya getirilmesi üzerinden 20 dakika geçmeden hoca yine odadaydı ve neler yapıp yapmaması gerektiğini detaylı olarak bizlere anlattı ve hemşire hanımlara çeşitli talimatlar verdi. Üç saat önce ameliyata girip çıkan eşim uyanıp kendine geldikten sonra talimatlar doğrultusunda ayağa kalktı, yemek yedi ve biraz dolandı. Sonra bir daha bir daha kalkıp dolandı. Akşam vakti Kutay hoca direkt odamızı arayarak eşimin durumunu sordu ve bizatihi kendisiyle de konuşup çeşitli tavsiyelerde bulundu. Bu arada ben son derece lezzetli ve nitelikli refakatçı yemeğini iştahla götürürken kendimi bir hastane değil de sanki çok özel bir misafirhanede ağırlanıyor gibi hissetmekteydim.
Neyse, hoca ertesi gün yeniden geldi ve bundan sonrası için yeni tavsiyelerde bulunarak “İstediğiniz vakit taburcu olabilirsiniz” dedi. Hocaya ve hastane personelinin bu yakın ve özenli ilgileri nedeniyle teşekkür ederek bir zaman sonra hastaneden ayrılıp evimize döndük.
Bizim hanım şimdi çok iyi hissediyor, alışverişe gidiyor, pazara çıkıyor, kendi işlerini önceden olduğu gibi görüyor ve bu esnada hiçbir acı ve sancı hissetmiyor. Belki varsa belinde hafif bir ameliyat ağrısı var ki, çoğu zaman farkında bile olmuyor, çok şükür.
Dün, aile arasında Hakan’ın annesinin (Hakan Albayrak) evinin karşısındaki alışveriş merkezi diye bahsettiğimiz, genellikle hırdavatçıların mesken tuttuğu ve altında malum-meşhur halk tipi bazı marketlerin bulunduğu yere giderken, memur emeklisi olduğu besbelli bir teyze söylene söylene, bu alışveriş merkezinin merdivenlerinin neden böyle olduğuna ilişkin yüksek sesli itirazlarını Erdoğan’a bağlayarak feveran etmesine şahit olan bizim Şamlı hanım, kendini tutamadı ve patladı:
“Türkler ne kadar da şükürsüzyaa, burada sizler en iyi şartlarda yaşıyorsunuz, bu ülke mükemmel… İşiniz gücünüz şikâyet etmek, özellikle kadınlarınızın. Ben herhangi bir sağlık problemi yaşadığımda Şam Fransız Hastanesi’ne giderdim ki, Suriye’de daha iyisi yoktur. Ama burada sizin geldiğiniz seviyeyi gördüm, kıyas bile yapamıyorum. Caddeleriniz, sokaklarınız, temizliğiniz, parklarınız, insana verilen değer, demokrasiniz… Rahatlık mı, gelişmişlik mi batıyor bu insanlara? Ayıp ya, vara yoğa Erdoğan’a saldırıyorlar, olmaz bu!..”
Ben, 15-20 yıl önceki Türkiye’nin halini de anlatmıştım eşime. Sanırım bu patlamasının nedeni, o emekli teyzenin eski Türkiye’yi bildiği halde bir merdivenin modelini üzerinden Erdoğan’a saldırmasıydı. Aslında bazı komşularımızdan işittikleri de tetiklemişti bu tepkisini. Sonra bana döndü ve yüklendi:“Siz Türkler neden bu kadar şükürsüzsünüz? Hep eleştiri ve sınırsız bir memnuniyetsizlik… Neden?..”
Ona anlatmam çok uzun sürerdi ve ben sadece haklısın diyerek mevzuyu kapattım. Üzerimde sonbahar yorgunluğu çökmüştü.
Selamlar…
Not: Bu yazıyı Özel Eryaman Hastanesi Başhekimi’ne, eşimin ameliyatını başarıyla gerçekleştiren Kutay Çakıroğlu hocaya ve seçkin personeline ithaf ediyorum. Nur olsunlar…