Kendisi de içe kapanık bir hayat sürdürmüş olan Harry Stack Sullivan, insanlar arası davranış biçimlerini tanımlamak adına önemli teoriler ve kavramlar üretti.
Onlardan biri de parataksik düşünce biçimlerinin insan ilişkilerindeki etkileriyle ilgilidir.
“Parataxis” kavramı eski Yunan’dan beri siyaset sahasının mantık dışı düşünce ve davranışlarını anlatmak için de kullanıldı.
Birbiriyle ilgisi ya da başlangıcı olmayan konular/olaylar arasında mantık dışı ve tamamen vehimlere dayalı bir bağ kurmak şeklinde tezahür eden bu düşünme biçiminin, insan ve toplum hayatına ne denli zararlar verebileceğini tahmin etmek elbette zor değil.
Ben, CHP siyasetinin de “parataksik bir düşüme” biçimiyle yola çıkmış olduğu kanaatindeyim.
Kavram, eski Yunan’da “partizan kampı” gibi bir anlamı da içerdiği için bu fikrim çok daha belirgin hâle geliyor.
Tek parti iktidarının despot ve partizan politikaları üzerine inşa olmuş ve elbette asla öncesi olmayan bir tarih icatçılığı ile maruf CHP’nin kodlarına ilişik parataksik hâl bugün de devam ediyor.
Hiçbir hakikati olmayan, dünya bilim camiası tarafından ironik bir aşağılamaya maruz kalmış hatta üreticilerinin bile sonradan nedamet getirdiği Güneş Dil Teorisi de bir parataksik düşüncenin ürünüdür.
Ve dilimize, dolaysıyla da düşünce hayatımıza verdiği zararlar tarifsizdir.
Bu yüzdendir ki CHP hâlâ öncesi olmayan -nevzuhur- şeyleri çok köklü bir geleneğe tabiymiş gibi gösterebiliyor.
Ve yine aralarında hiçbir ideolojik ya da doğal bir ilişki bulunmayan olaylar arasında bir illiyet kurabiliyor.
CHP ve onun ordudaki vesayetçi iş birlikçileri de aynı davranış kalıplarıyla bu ülkeye çok bedeller ödettiler.
Başları sıkışınca “ordu göreve” diyenlerin kimler olduğu kendi beyanlarıyla aşikâr olduğu için bir haksızlık yaptığım kanaatinde değilim.
28 Şubat’ı yaşatan zihniyetin yaptığı da aslında parataksik bir düşüncenin ürünüydü.
Bu ülkeyi felakete sürüklemek adına, dönemin iktidarının hiç hak etmediği alakasız bağlar kuruldu ve o bağlar darbenin zemini yapıldı.
Hatta hiçbir kötü niyet taşımayan ve bir iktidar olmanın kuşatıcılığını öne çıkaran programlar ile kendilerinin ürettiği yapay saçmalıklar arasında bile bağlar kuruldu.
Fadime Şahinler, Ali Kalkancılar vs. vs.
Yıllarını rahmetli Erbakan’ın yanında geçiren değerli eğitimci Dr. Ömer Korkmaz Bey’i o günlerin tanığı olarak dinledim.
Yaşadıkları ve şahit oldukları elbette sarsıcı şeylerdi.
Bir imam hatip lisesi mezunu olarak, şahsen de etkilendiklerimin aslında ne kadar önemsiz olduğunu idrak ettirdi bana.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, feraseti ve tarihî konuşmasıyla kitleleri sokağa dökülmekten alıkoymasaydı bugün çok farklı şeyleri konuşuyor ya da yaşıyor olacaktık.
Öyle ki onun bu konuşması, darbeci generallerden birine, “Acaba biz yanlış mı yaptık?” sorusunu bile sorduracaktır.
Fakat diğer generalin cevabı da aslında nasıl büyük bir tehlikenin önlendiğinin cevabıdır: “Hayır, Erbakan bu konuşmasıyla bizim elimizi kolumuzu bağladı ve yaptığımız bütün hazırlıkları boşa düşürdü.”
Dilerim CHP ve vesayet sevdalıları artık parataksik düşüncelerden kurtulurlar ve daha sağlıklı bir düşünme biçimiyle ülkelerine ve milletlerine hizmet ederler.
Zira hep birlikte kaybediyoruz…