7 Ekim sürecinin en başlarında saldırgan tavrını açıkça ortaya koyan Binyamin Netanyahu, tüm dünyaya gözdağı vermeye kalkan küstahlığını ‘gerekirse tüm Orta Doğu’yu ateşe vermekten çekinmem’ diyerek açıkça deklare etmişti. Bunda bölge ülkelerine rest çekme hamlesinin yanında, coğrafyayı jeopolitik bakımdan ABD ortaklığında yeniden dizayn etmenin gayreti olduğu açıktı. Kaldı ki ABD, ucu kendi bekasına uzanacak böylesi bir şuursuzluğun bedelini ödeyebilecek bir süper güç olmaktan uzakta. Kimi çevreler bu salvonun üçüncü dünya savaşına sebep olacak bir krizin fitili olduğunu sıkça dile getirdiler. İsrail’in öngörülemezliği bir yana, kendi konjonktürü bakımından buna yeltenemeyeceğini de biliyoruz. Neticede havlayan köpek ısırmaz.
Geçtiğimiz günlerde İran, Şam saldırısına yönelik İsrail’e misilleme bir saldırıda bulundu. Bu hamle, İran'ın İsrail topraklarına yaptığı ilk doğrudan askerî saldırıydı. Operasyon, İsrail'in bu ayın başlarında Suriye'deki İran konsolosluk binasına düzenlediği ve aralarında iki üst düzey komutanın da bulunduğu yedi İran Devrim Muhafızları subayının ölümüne neden olan saldırıya yanıt olarak gerçekleştirildi.
Tahran, geçtiğimiz cumartesi gecesi İsrail'e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlatarak 300'den fazla insansız hava aracı ve füze fırlattı ancak bunların çoğu engellendi. İran’ın İsrail operasyonu, dostlar alışverişte görsün aymazlığından öteye geçmedi.
İsrailli askerî yetkililere göre İsrail'e yaklaşık 170 insansız hava aracı, 30 seyir füzesi ve 120 balistik füze fırlatıldı. İran’ın gönderdiği yaklaşık 200 dron ve füze, ABD ve İngiliz hava kuvvetleri tarafından henüz İsrail hava sahasına girmeden imha edildi. İsrail savunma çevreleri, İran’ın misillemesinde sadece İsrail’in güneyinde yer alan bir askerî üste tahribat olduğu ve bir askerin yaralandığı bilgisini geçti. Yapılan açıklamada, az sayıdaki balistik füzenin İsrail'in savunmasını aşarak güney İsrail'deki Nevatim Hava Üssü’ne isabet ettiği, bunun da tesiste hafif hasara yol açtığı ancak üssün hâlâ çalışır durumda olduğu belirtildi.
Kendi sınırından yalnızca 2 bin km uzaklıktaki İsrail’e ulaşmaya yetmeyen İran mühimmatı bir yana, Tahran’ın askerî güç bakımından yetersizliğinin de görünür hâle geldiği yönünde yorumlar var.
Olan yine Filistin’e oldu. Filistinli genç bir kız, önlenen bir balistik füzeden çıkan şarapnel parçasının güney Negev bölgesindeki Arad yakınlarındaki ailesinin evine isabet etmesi sonucu ağır yaralandı.
İran’ın, danışıklı dövüş misilleme taktiğini Trump dönemi ABD üslerinin vurulması hadisesinden hatırlıyoruz. Sabık eski başkan, üzerinde ‘çok gizli’ şerhi bulunan Beyaz Saray dosyalarını malikânesinde depolamış ve yapılan baskınla ele geçirilen evrakta, ABD adına kendisinin İran ile misillemede anlaştıklarına dair kayıtların olduğu ortaya çıkmıştı.
İran’ın baştan karaya vuran saldırısı sonrasında mevcut ABD Başkanı Joe Biden da yaptığı ilk açıklamada "İsrail'in savunmasını desteklemek için ABD ordusu geçtiğimiz hafta boyunca bölgeye uçak ve balistik füze savunma destroyerleri sevk etti" demiş ve misillemeyi püskürten Avrupalı müttefiklerine de övgüler dizmişti. Biden, savaşçılık oyununda skor kazanmanın heyecanını şu sözleriyle açık etti:
"Bu konuşlandırmalar ve hizmet üyelerimizin olağanüstü becerileri sayesinde İsrail'in, gelen insansız hava araçlarının ve füzelerin neredeyse tamamını düşürmesine yardımcı olduk."
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da pazar günü Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin (RAF) "bir dizi İran saldırı dronunu" düşürdüğünü doğruladı. Sunak, RAF'nin bölgeye ilave uçaklar gönderdiğini de sözlerine ekledi.
İsrailli yetkililer, İran saldırısının engellenmesinde Fransa'nın da rol oynadığını açıkladı.
Türkiye dış politikası ise bir kez daha sağduyunun merkezinde yer aldı. "Gazze'de ateşkes ilan edilmezse kriz büyüyerek devam eder." diyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamada, mevcut İsrail-İran sorununun temelinde Gazze'deki savaşın yattığının altını çizdi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yaptığı telefon görüşmesinde, İran'ın İsrail'e yönelik misilleme saldırısı sonrasında bölgedeki mevcut durumu ele alan Fidan, krizin büyüyerek yayılma riskini hatırlattı ve tek çözümün ‘Gazze’de acil ateşkes’ ile ‘kesintisiz insani yardım’ olduğunu bir kez daha vurguladı.
Tüm bu yaşananlar ışığında İran’ın ateşle oynadığını tekrar belirtelim. Ortada dizginlenemeyen bir işgal saldırganı ile onu güdümleyen bir ABD ve İngiltere bloğundan oluşan kolonyal bir çete faaliyeti var. Askerî değil ama paramiliter gücünden destek alan İran için sonucun ne olacağından çok, meseleyi bölgedeki domino etkisinin yıkıcılığı üzerinden hesap etmek gerekecek.