ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İsrail’e baskı kurmak anlamında okunmasını istedikleri bir uyarıda bulundu. Aba altından sopa değil ama kürdan göstermek olan bir danışıklı dövüş hamlesini daha hep birlikte izliyoruz. Neticede seçim yaklaşıyor ve Amerikan kamuoyu baskısı arttı; Beyaz Saray açıklama yapma gereği duyuyor. Şeytan azapta gerek iken dostlar da alışverişte görmeli.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre, ABD Başkanı Joe Biden perşembe günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir telefon görüşmesi yaptı ve Biden, İsrailli lidere Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi için "acil bir ateşkesin şart olduğunu" dile getirdi.

Söz konusu açıklamalar, İsrail'in bir yardım konvoyunu hedef alan ve uluslararası yardım kuruluşu World Central Kitchen'da çalışan yedi yardım görevlisinin ölümüne neden olan hava saldırısının ardından geldi ve Biden yönetimi de dâhil olmak üzere kınamalara neden oldu.

Ancak şiddetle kınamak bir kez daha şiddeti durdurmadı.

Biden yıllardır kendisini bir siyonist olarak tanımladı ve Gazze'ye yönelik savaşın son altı ayında İsrail'i şevkle destekledi.

Ancak Biden ve yönetiminin kaygı seviyesinde bir artış görülüyor. Ölü sayısı on binleri aşarak tırmanmaya devam ettikçe ABD'li milletvekillerinden ateşkes çağrısı yapılması ve İsrail'e silah sevkiyatının şarta bağlanması yönünde baskılar gelmeye başladı. Biden ayrıca kasım ayında eski ABD Başkanı Donald Trump ile çekişeceği başkanlık seçimleri öncesinde artan bir seçim baskısıyla karşı karşıya. ABD için kasımda aşk da yenilgi de başkadır; bütün hesaplar da bu takvime göre işliyor.

Demokrat kabinede ‘yetmez ama evetçi’ bir tavır değişikliği gözleniyor. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamanın üslubu ve sertliği; Biden'ın İsrail'e yönelik kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarda önemli bir değişime işaret ediyor. Özellikle yardım görevlilerinin öldürülmesi, Başkan'ın İsrail'in eylemlerini tanımlamak için daha sert kelimeler kullanmasının önünü açtı.

Biden ve yönetim yetkilileri İsrail'e silah sağlamaya devam edeceklerini söylerken World Central Kitchen yardım çalışanlarının öldürülmesi Beyaz Saray’da bir politika ve söylem değişikliğine yol açar mı, bunu zaman gösterecek.

İsrail, bilindik umarsızlığı ile sivil katliamına tam gaz devam ediyor. Yeni kıtayı kendi ‘ev kölesi’ olarak kabul ettiğinden, onun maslahatı idare etmek üzere söyledikleri kendisini çok da bağlamıyor. Neticede ABD yönetimi, İsrail'e binden fazla 500 kiloluk bomba ve binin üzerinde küçük çaplı bomba transferine izin verdi. ABD, İsrail'e silah sağladığı ve İsrail'in bu silahları nasıl kullanacağı konusunda herhangi bir kısıtlama getirmediği müddetçe İsrail için kınamaların şiddeti bir anlam ifade etmiyor.

Bakımlı dişleri, pahalı takım elbiseleriyle senato lobicilerinin, yasa koyucularla daha fazla Filistinliyi katletmek üzere İsrail'e daha çok silah göndermeleri yönünde rüşvet pazarlıkları yaptıkları, üstelik bunun için de AIPAC’in hiçbir masraftan kaçmadığı yazılıp çiziliyor.

ÇARE TRUMP DEĞİL

Biden’ın İsrail suyunda kürek çekmesi onu Orta Doğu’da kaosun kaptanı hâline getirdi. Ancak çare konusunda ABD siyaseti alternatifli yürümüyor. Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a bakalım. İktidarı elinde tutmak için devlet ve federal kurumları kullandığı gerekçesiyle soruşturma altında; hükûmeti kendi ve ailesinin mali çıkarları için kullanmakla, kayırmacılık ve patronajla suçlanıyor. Hakkındaki iddianameler, açılan soruşturmalar ve davalarla uğraşırken servetini kurtarmak için Amerikan maliyesine hatırı sayılır bir günah ödedi. İlk başkanlık döneminde ‘belirsizliğin ve öngörülemezliğin’ tarihini yazan Trump için ikinci dönemin daha ‘hızlı ve öfkeli’ olacağı belirtiliyor. Üstelik yaptıkları yapacaklarının teminatı olursa, ABD siyaseti tüm dünyaya makas değiştirtecek gündemler yaşatabilir. Hatırlanacağı üzere sarı güç Trump, başkanlığının ilk döneminde suçluları ve beyazların üstünlüğünü savunan kişileri Beyaz Saray'da ağırlamış, kabinesinde birçok yolsuzlukla anılmış ve hukukun üstünlüğünü sistematik olarak hiçe saymıştı. İktidarda kalmak için son başkanlık seçimlerini sabote etmeye çalışması bir yana, Trump’ın malikânesinde istiflediği devletin gizli belgeleriyle ne yaptığı konusu da hâlâ açıklık kazanmış değil. Bütün bir Avrupa’nın ikinci Trump döneminden korkması ve önlemler almaya çalışması da boşuna değil.

Kısacası, öfkeli ve içerlemiş bir Trump için Orta Doğu’da kalıcı barış diye bir önceliğin olması bu şartlarda beklenmiyor.