Arife, bekleyişin ardından gelen müjdenin temsilidir. Tüm Müslümanlar için sevinçli bir telaşenin, hazırlığın, yollara düşmenin, hasretle beklemenin takvimidir. Arife, sabırla tutulan oruçlar için karşılığını Allah’ın vereceği o vaatten pay almanın ümididir.
Arife, arkası bayrama bakan bir sevinci taşıyan ümittir tüm ümmet için.
Ümmet kimdir?
Bu sorunun cevabını vicdanlara bırakarak Gazze’ye döneyim.
Altı aydır süren İsrail bombardımanı Gazze Şeridi'ni yok etmeye devam ederken Müslümanların tavrı, Filistinlilerin umutlarını yerle bir ediyor.
İsrail ordusunun açıklanan hedefi güya esirlerin serbest bırakılması ve Hamas'ın yok edilmesiydi. Ancak Gazze sağlık yetkilileri ve uluslararası örgütlere göre, öldürülen 33 binden fazla Filistinlinin yüzde 70'inden fazlasını çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. İşgalci hedefin mümkün olduğunca çok sivili katletmesi, sapkın hahamlarının da açıkça söylediği bir öncelikten ibaret.
Acımasız bombardıman, altı ay boyunca Gazze Şeridi'ndeki konutların yaklaşık yüzde 70'inin yıkılmasına ve özel sektördeki işlerin yüzde 90'ının kaybedilmesine neden oldu. Altyapı tamamen yıkıldı, hastaneler ve okullar kullanılamaz durumda.
Altı aydır aralıksız devam eden güvensizlik duygusu ve durmak bilmeyen bombardıman sesleri arasında Gazze sakinleri, kendilerini evlerinde ve sığınaklarında "bir başka savaşın içinde mücadele ederken" buluyor.
Savaşın ilk gününden bu yana elektrik, su, yakıt ve yemek pişirme gazı gibi temel ihtiyaçların kesilmesiyle bölge sakinlerinin günlük yaşamının her yönü ayrı bir mücadeleye dönüşmüş durumda.
Gazze Şeridi boyunca hiçbir evde akan suya erişimi olmayan bölge sakinleri; içme, yıkanma ve banyo için tankerlerini doldurmak üzere su dağıtım araçlarına bel bağladı. Vurulmadan çadırlarına ya da yarı harabe evlerine dönmek bir garanti konusu değil.
Yaşayan bilir, denildiği için yaşayanlardan dinleyelim. Aslen Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yaşayan Samer el-Agha şu anda eşi, annesi ve üç çocuğuyla birlikte Refah'ta bir çadırda hayatına devam ediyor. Samer’in sözlerine kulak verelim:
"İsrail'in su kaynaklarımızı kestiğini ilan ettiği ilk günden beri musluktan su akmayacağını biliyorduk ama bunun altı ay boyunca devam edeceğini hiç düşünmemiştik. Altı aydır suyu ateşte ısıtıyoruz ve boş konserve kutularını banyo için su dökmek amacıyla kullanıyoruz."
Direnç ve sabır kahramanları olsalar da bu insanların bu türden hayat koşullarını aylardır sürdürdüklerini hatırlayalım. Üstelik sonu ya ölüm ya belirsizlik olan bir süreçten bahsediyoruz.
"İşgal bize büyük dedelerimizin bile yaşamadığı ilkel bir hayat yaşattı ve bu yavaş yavaş olmadı. Kendimizi bir gün aniden bu hayatı yaşarken bulduk." diyor Samer ve ekliyor:
“Bu bizim günlük hayatımız, altı aydır uyuyup uyandığımız bir şey.”
‘DEVAM EDEN TEK ŞEY ÖLÜM’
Hayatta kalmak insani bir öncelik. Ancak savaş yedinci ayına girerken Filistin’de hem akademik hem de sosyal hayatın süresiz olarak askıya alınması söz konusu.
Gazze'deki savaştan önce, çok önemli bir yıla hazırlanan ve Filistin'deki lise sınavlarında en iyi öğrenciler arasında yer almayı hedefleyen Zaina el-Rayyes gibi yüzlerce öğrenci, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'taki sığınaklarda yaşam mücadelesi veriyor. İşgal altındaki Batı Şeria'daki akranları için yaklaşan lise bitirme sınavları hakkındaki haberleri merakla takip ediyorlar. Ancak onlar için başarı odaklı bir gelecek hayali de bombardıman dumanlarının arasında kararıyor.
Zaina’nın sözleri kurşundan ağır: "Bir sonraki günümüzü planlayamıyoruz. Geleceğimi, nerede okuyacağımı ya da hangi bölümü seçeceğimi nasıl planlayabilirim? Lise bitirme sınavını geçmek için hayatta kalacağımdan bile emin değilim."
Geçtiğimiz perşembe günü itibarıyla Gazze'de 5 bin 994'ten fazla Filistinli öğrenci ile 266 öğretmen ve idareci İsrail ateşiyle öldürüldü.
Son sözü Zaina söylesin:
“Hayat durdu. Burada devam eden tek şey ölüm.”
Bizler, hangi ümidin arifesindeyiz?