Fitnenin büyük bir ateş ve büyük bir düşman olduğunu her birimiz biliyoruz kâri. Hem de çok iyi biliyoruz. Bizi ne zaman vurmak isteseler hep buradan bir ateş salıp da canımızı yakmayı, yıldırmayı ve durdurmayı denediklerini de çok iyi biliyoruz. Lakin şöyle bir şey de var ki unutmamak lazım, Hz. Peygamber bir hadisinde tam şöyle söylüyor:

“Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın.”

Şimdi ise birkaç zamandır Ayasofya ve onun üzerinden yapılan bir provokasyon var. Görmemek için kör olmak gerek. Hassasiyetimizi kaşıyorlar ve kanatmak istiyorlar. Aslında belki de acı eşiği gibi nereye kadar ve ne kadar sabredeceğimizi sınıyorlar.

Elbette bu oyunlara gelmemeliyiz. Lakin her ne için ve nasıl bir kirli, pis emelle olursa olsun mukaddesatı da çiğnetmemeliyiz. Yani şunu sormak gerekir kim izin vermiş, nasıl girilmiş ve böyle bir provokasyona kim neden göz yummuştur?

Daha önce Ayasofya ile ilgili anlattığım bir hatırayı yine ve yeri geldiği için yazıyorum. Ve aynı soruyu yine soruyorum:

Birinci Cihan Harbi’nden hemen sonra İstanbul işgal edilmiş ve Sultan Vahdettin Dolmabahçe Sarayı’na bir manada esir edilmişti. Ve sultan kendini korumakla görevli olan Binbaşı Tevfik Bey’e askerleriyle beraber Ayasofya’yı koruma vazifesini vermişti.

Binbaşı Tevfik Bey yanındaki yedi yüz kadar askeriyle beraber Ayasofya’nın önüne koydurduğu iki makineli tüfekle beklediği bir gün bir Ayasofya’nın tahliye edilip Fransız askerlerine teslim edilmesi emrini aldı. Ertesi gün bir Fransız taburu başlarında komutanlarıyla geldiler Ayasofya’nın önüne. Ve Fransız Komutan Binbaşı Tevfik Bey’e;

-“Siz emir almadınız mı? Önümden çekilin, içeri gireceğim” dedi.

Binbaşı Tevfik Bey hiç tereddüt etmeden ve yerinden hiç kıpırdamadan;

-“Ben Müslüman bir Türk askeriyim. Ve burası, Ayasofya benim mabedimdir. Ve ben evvel emri Allah’tan ve vicdanımdan alırım ve mabedime düşman ayağını sokmam. Ve bil ki bu yolda ölmeyi de öldürmeyi de şeref sayarız biz. Şayet illa ki gireceğiz derseniz evvela bu makinelilerin mermileri sizi karşılar. Sonrasında da bilin ki Ayasofya’nın her bir yanına bombalar yerleştirdim. Girmek için azmederseniz her birini patlatırım gerekirse ben de ölürüm altında, sizi de öldürürüm lakin o pis ayaklarınızı sokturmam Ayasofya’nın eşiğinden içeri” dedi ve ardını dönüp de Ayasofya’nın büyük kapısından girdi içeri.”

O gün giremeyenler bu gün içerde değiller mi kâri?