Çocukluğumdan beri gündemi ve siyaseti takip ederim. Aklımda kalan ilk miting, rahmetli Necmettin Erbakan’ın Erzurum mitingi. Cumhuriyet caddesinde büyük bir kalabalık toplanmış, eski bir minibüsten bozma aracın üzerine cızırtılı bir ses düzeni yerleştirilmiş, rahmetli Korkut Özal konuşuyor. Etraf broşürlerle, bayraklarla süslenmiş adeta bir bayram havası esiyor.
1970’li yılların liderleri rahmetli Demirel’i, Türkeş’i, Erbakan’ı, Ecevit’i bu meydanda dinledim. O zaman görüntülü medya bu kadar yaygın olmadığı için bütün liderler hakkında hem taraftarları hem de aleyhte olanları inanılmaz hikâyeler uydururlardı. Birileri için kahraman olanlar diğerleri için hain muamelesi görürdü.
Yetmişli yıllarda siyasi kampanyalar çok renkli olmakla beraber gençliğin anarşiye karışması işi sevimsiz ve tehlikeli hale getirdi. Seçim döneminde bazı şehirlere giremeyen liderler oldu. Bu döneme damgasını vuran seçim malzemesi, duvar yazı ve afişleri ile el broşürleriydi. Yegâne kitle iletişim aracı gazete ve dergilerdi. Her il teşkilatı ve aday, kurumsal kimliğe sahip olmayan kendine göre bir seçim çalışması düzenlerdi.
1950-2000 yılları arasında yaklaşık her 10 yılda bir, darbelerle siyasete ayar çekilir oldu. 1950 Demokrat Parti’nin “Yeter söz milletindir” sloganı ve el simgesi, 50 yıl boyunca hep hatırlanır ve kendisine atıf yapılırdı. 80’li yıllara Özal damgasını vurdu. Daha cesur ve liberal söylemleriyle milleti etrafında toparlamasını bildi. Basılı materyaller ağırlığını korusa da bu yıllarda artık televizyon önem kazanmaya başlamıştı.
90’lı yıllarda 70’li yılların liderleri tekrar sahne aldı. Bu dönemde özel televizyonların devreye girmesi siyasi kampanyalara farklı bir boyut kazandırdı. En çok izlenen programların başında tartışma programları gelirdi. TGRT’de yapımcı ve yönetmenliğini yaptığım Mim Kemal Öke’nin sunduğu Milletin Meclisi programı pazar günleri dört saat sürerdi. Dönemin siyasetçileri programa katılmak için adeta yarışırlardı. Eski Ulaştırma Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz Hoca Mersin’den milletvekili adayı idi. Hoca seçim çalışmaları için Mersin’e gitmiş, ama sokakta kimse onu tanımamıştı. “Hocam sizi bizim programa alalım, tekrar gidin dönüşte izlenimlerinizi almak isterim.” dedim. Programdan sonra hoca Mersin’e gitti, dönünce konuştuk: “Herkes beni televizyonda görmüş, televizyon ne kadar etkili!” diye hayretini ifade ettiğini hatırlıyorum.
Son 20 yıla ise Recep Tayyip Erdoğan damgasını vurdu. AK Parti, siyasi kampanyalara standart getirdi. Hem içerik hem de görsel anlamda kalite çok yükseldi. Bu kampanyaları dünya standartlarına yükselten Erol Olçok’u da buradan anmak isterim.
2023 seçiminde eski manada kampanya yapacak zaman olmadığı gibi televizyon hariç diğer mecralar sosyal medyaya kaydı. Kaldı ki açık hava reklamcılığı da dijitalleşti. Seçime çok kısa bir zaman kalmasına rağmen hâlâ seçim havasına girmiş değiliz. Eski az imkânla yapılan şenlikli kampanyaları özlemekte haksız mıyım?