Her insan kendi çıkarı doğrultusunda hareket eder, söylem ve eylemlerini kendi çıkarına yönelik şekillendirir.

Yani insanın çıkarını düşünmesi insanidir, insanın kendi menfaatlerini düşünmesi kadar normal birşey olamaz.

Fakat kimi zaman çıkarlar ile hak, menfaatler ile doğru çelişir.

Bu durumda şu sorular önem kazanır:

Çıkarlar mı güdülecek, hakkın ve hukukun tarafına mı geçilecek?

İnsan olma erdemi mi kuşanılacak, yoksa erdemsizlik mi tercih edilecek?

İşte insanın kalitesi, insanın erdemi bu noktada ortaya çıkar.

Her ne işle iştigal ediyorsak edelim, her nerede bulunuyorsak bulunalım, hangi makam, hangi mevki, hangi statüyü temsil ediyorsak edelim doğrudan yana, yanlışa karşı tavır almakla sorumluyuz.

Bu bir insani sorumluluktur.

İnsanın erdemli duruşunun gereğidir.

Adalet dediğimiz şeyin tesisi ancak bu sorumluluğun farkında olan insanların sayısının artması ve toplumda baskın güç olması ile gerçekleşir.

En çok da halkı doğru bilgilendirmekle sorumlu medyanın bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir.

Doğruyu gizleyen taraf, yanlışı doğruymuş gibi yansıtan cenah hangisi olursa olsun, farketmez, büyük bir yanlış içerisindedir ve toplumu içten içe kaosa sürüklemektedir.

Ve bu ne adına yapılıyor olursa olsun, durumun çirkinliğini hafifletmez.

Kendi çıkarları, ekibinin menfaatleri, aynı ideoloji ve düşünceye sahip insanların faydası, siyasi partisinin yararı için doğruya kıyılıyor, yanlış baş tacı ediliyorsa kokuşmuşluk başlamış demektir.

İnsanların inançları, ideolojileri, düşünceleri ve tercihlerinin ne olduğundan bağımsız olarak, doğru benimle aynı düşünceye sahip olmayan birisinden geliyorsa ve yanında durabiliyorsam; ya da yanlış aynı fikriyata sahip olduğum kimseden sadır oluyor ve karşısında yer alabiliyorsam güçlü bir toplumu inşa etmeye başlamışız demektir.

İdeolojik taraflarımız bizi doğru olanı söylemekten alıkoyuyorsa, doğruyu gizlemeye sevkettiriyorsa, yanlışı doğruymuş gibi yansıtmaya teşvik ediyorsa, böyle bir toplumda ancak çatışma olur, sataşma olur, kavga çıkar.

Çıkarları için bile isteye yalan söyleyenler, doğruyu gizlemeye çalışanlar günü kurtarma gayreti içerisinde olan, mumları yatsıya kadar yanacak olan kimselerdir.

Hakkın ve doğrunun, adaletin cazibesi kendindendir.

Hakkın hakkı yense dahi, gün gelir hakkını alır.

Hakikat gizlenemez.

İnsan çıkarı söz konusu olduğunda tercihini çıkarından yana mı, yoksa doğru, hak olandan yana mı kullanağacı noktasında yalpalayabiliyor.

Oysa hak, adalet ve doğru olandan yana topyekün durmak zorundayız.

İşte örnek insanlar, sağlam toplumlar bu yaklaşımı benimseyen anlayış sahipleri arasından çıkacaktır.