Milletimizin kahir ekseriyeti yarım asırdır yerli ve milli bir eğitim bekliyor. Son yirmi yıldır bu ümitler zirveye çıktı. Milyonlarca aile çocuklarını zamanın afetlerinden koruyacak; vatanına-milletine sadık ahlaklı, şuurlu bireyler kılacak bir eğitim sistemi istiyor. Kısacası millet çocuklarının eğitimi için “Önce ahlak ve maneviyat” diyor.

Son 20 yılda kronik problemlerin pek çoğu çözüldü. Kat sayı engeli kaldırıldı, İmam Hatiplerin orta kısmı yeniden açıldı, yeni binalar ve teknolojik alt yapı atılımları, ücretsiz ders kitapları ile tarihi başarılara imza atıldı. Fakat tüm bunlar eğitimde istenen başarıyı getirmedi. Çünkü dikkat ederseniz tüm bu yatırımlar işin kabuğuna dair adımlardı. Önemli olan işin özüne inecek atılımları gerçekleştirmekti.

Sayın Cumhurbaşkanımızın da eğitim ve kültürde istenen başarının elde edilememesi sebebiyle özeleştiri getirdiğini biliyoruz. Hem de bunu çok kez dile getirdi. Beklentiler bu denli üst perdeden dile getirilmesine rağmen halen işin kabuğuyla uğraşılması milletimizi rahatsız ediyor, üzüyor.

Sandalyenin dört ayağı vardır. Bunlardan üçü kırıksa tek bir ayakla o sandalyenin ayakta durması, işlevini yerine getirmesi beklenemez. MEB’de yaşananlar bu sandalyenin durumunu anımsatıyor. Eğitimin temel dört ayağı vardır: Temel Eğitim, Orta Öğretim, Mesleki Eğitim, Din Öğretimi. Mevcut bakanın tüm gücüyle mesleki eğitime ağırlık verdiğini görüyoruz.

Sayın Bakan’ın samimiyetinden şüphemiz yok. Mesleki eğitim alanında çok önemli işlere imza atıldığı da muhakkak. Mesleki Eğitim Merkezleri bu güzel adımlardan sadece birisidir. Sayın Bakanı tebrik ediyoruz. Lakin sağlamlaştırılan bu tek ayak ile sandalyenin işlevini yerine getirmesi mümkün görünmüyor. Liselerdeki ahlaki çöküş bunun göstergesidir. Tıpkı mesleki eğitim gibi diğer alanlarda da paradigma değişikliğine gidilmesi elzemdir. Daha önce de bu konudaki önerilerimizi ayrıntılarıyla yazmıştık.

Özellikle Temel Eğitim’de milletimizin beklentilerinin çok uzağında bir manzara yaşanmaktadır. Daha geçen hafta Bursa’da bir ortaokulun müdürü “Kız-erkek ayrı otursun” dediği için marjinal sol örgütlerin tezviratı sonucu görevden uzaklaştırıldı. Demek ki bakanlığın Bursa’daki yöneticileri milletin beklentilerinden ziyade marjinal sol örgütleri dikkate alıyor. Kaldı ki bu sol örgütlerin bazısı PKK’ya yakınlığıyla biliniyor. Sayın Bakan bu konuda ne düşünür bilmiyoruz lakin Bursa’da yaşanan bu olay 28 Şubat’ta yaşananları hatırlatıyor.

Sayın Bakan behemehâl Bursa’da yaşanan bu olaya müdahil olmalıdır. Görülen o ki bakanlığın Bursa’daki yöneticileri inisiyatif alabilecek, sorunu yerinde çözebilecek, haksızlığa mahal vermeyecek, milletin sağduyusuna kulak verebilecek niteliklerden uzaktır. Hiçbir mevzuatta “Kız-erkek yan yana oturtulacaktır” yönünde bir madde bulunmamasına rağmen okul müdürünün bu denli keyfi şekilde görevden alınması milletin vicdanını yaralamıştır. Kaldı ki velilerin talebiyle hareket eden bir Okul Müdüründen bahsediyoruz. Haksızlığa uğrayan bu okul müdürünün gecikmeden görevine iade edilmesini bekliyoruz.

Daha önce de yazmıştık, tekrar edelim; Milli Eğitimde davul millette, tokmak ise başkalarında gibi bir görüntü var. Sayın Bakanın yanına yöresine topladığı ekibinde “28 Şubat sürecinde işime baktım, denileni yaptım, gerisine karışmadım” diyen tipler var. Bu şahsın sözlerini Bursa’da kulaklarımızla duymasak biz de ihtimal vermezdik. Sayın Bakan maalesef ülkenin milli eğitimini bu tipteki şahsiyetlerle yönetmeye çalışıyor. Müslüman mahallesinde salyangoz satmakta mahir olanların nasıl olup da bu dönemde en tepelere taşındığının hesabını kim nasıl verecek bilemiyoruz. Bursa’daki olay işte bu hakikatin yaşanan örneğidir. İnisiyatif alamayan, milletin yanında duramayan il veya ilçe yöneticileri marjinal sol örgütlerin tezviratları karşısında dik duramıyorsa, topu bakanlığa atıyorsa daha hangi derde deva olabilirler?

Bu milletin daha fazla beklemeye tahammülü kalmamıştır. Eğitimde baştan ayağı köklü bir değişimin zamanı geldi de geçiyor. Bunu yapabilecek inanmış kadrolar fazlasıyla mevcut. Siyasi iradenin geç de olsa bu hayati alana el atmasının zamanı gelmiştir. Mevcut çürük yapılarla bunun yapılabilmesi mümkün değildir. Bize milletle yan yana yürüyen, şuurlu, inisiyatif alabilen, koltuk derdi olmayan yöneticiler lazım.

İstatistikler ortada. Nesillerimiz elden gidiyor. Ahlak ve maneviyat olmadan, gençlerimize tarih şuuru aşılamadan güçlü ve müreffeh bir gelecek hayali zor görünüyor. Meselenin çözümü binalar, köprüler, yollar yapmanın yanı sıra asıl sermayemiz olan nesillerimizi gereğince inşa etmekten geçiyor. Tüm milletin yüksek sesle ifade ettiği bu çağrıya ne zaman kulak verilecek?

#HaydarAkınYalnızDeğildir