Kudüs 400 yıl boyunca Osmanlı idaresi altında huzuru yaşamış mübarek bir beldedir.
Geçtiğimiz yıllarda Mescid-i Aksa tanıtımları kapsamında liseli gençlerle bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Konuşmamın hemen başında yaşları 17-18 olan gençlere bir soru sormuştum: Kudüs nerededir? Böyle basit bir soru mu olur demeyin. Yeni nesillerin dünyasını yakından tanımak için önceki nesillerin çok iyi bildiği temel birkaç bilgiyi sormanız yeterlidir. 200 kişilik salonda Kudüs’ü İran’ın başkenti zannedenden tutun Orta Asya’da veya Hindistan’da bir şehir olduğunu düşünen pek çok cevap gelmişti. Bu durum Kudüs gibi İslam âleminin ortak değeri olan bir şehir hakkında gençlerimizin neredeyse hiçbir şey bilmediğini ortaya koyuyordu.
Mirasımız Derneği 2008 yılından bu yana Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda halkı ve özellikle gençleri bilinçlendirmek için her ilde konferanslar düzenliyor. Mirasımız Derneği Kudüs ve civarında bulunan Osmanlı dönemine ait tarihi cami, mescit, ev, imarethane, çeşme, çarşı ve daha birçok yapı ile birlikte ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın bakım ve onarım çalışmaları, yoksul Kudüslü Müslümanların desteklenmesi ve Türkiye’de Kudüs bilincinin arttırılmasına yönelik projeleri başarıyla sürdürüyor. Bunun dışında farklı kuruluşlar tarafından dönemsel bazı çalışmalar da dikkat çekiyor. Fakat tüm bu çalışmaların yeterli olduğunu söyleyemiyoruz. Kudüs konusunda tıpkı merhum Nuri Pakdil gibi hayatını bu davaya adayacak Selahaddinlere ihtiyacımız var. Kudüs’ü tıpkı bir saat gibi kolunda taşıyacak, tüm zamanını Kudüs’e ayarlayacak sevdalılara ihtiyacımız var. Bunun yolu ise Kudüs şuuruna ermiş nesiller yetiştirmekten geçiyor.
Kudüs 400 yıl boyunca Osmanlı idaresi altında huzuru yaşamış mübarek bir beldedir. Kayıtlarda Şam vilayetine bağlı Kudüs Sancağı(İlçesi) olarak geçen bölge Yavuz Sultan Selim ve Kanuni’den itibaren tüm Osmanlı sultanlarının yakın alakasına sahne olmuştur. Peygamber Efendimizin(sav) bir hadis-i şeriflerinde yeryüzünde inşa edilen ikinci mabed olarak ismi geçen Mescid-i Aksa yine Peygamberimizin ismini andığı üç kutsal mekândan biridir: Mescid-i Haram (Kâbe), Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa. İslam kaynaklarında Beytülmakdis, Kuds, Harem-i Şerif olarak geçen Kudüs bir mıknatıs misali tüm İslam Peygamberlerinin buluştuğu ve Kur’an’da “çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa” şeklinde tanımlanan ilahi bir sır odağıdır. İlk kıblemiz ve Miraç hadisesinin başlangıç noktası olması, Peygamberimizin (sav) tüm diğer peygamberlere imamlık yaptığı mekân olması gibi pek çok özelliği bu bölgeyi tüm Müslümanlar için önemli kılıyor.
Osmanlı döneminde defalarca tamiratı yapılan Mescid-i Aksa’nın son tamiratını yapmak da yine Türk mimar ve ustalarına nasip olmuştur. Osmanlı dönemi yenileme faaliyetlerinin en önemlisi Sultan Abdulaziz döneminde gerçekleşmiştir. Mimar Kemalettin’in 1922 yılında gerçekleştirdiği tamiratın ardından TİKA tarafından da son 20 yılda kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Sadece Mescid-Aksa değil bölgedeki diğer tüm kutsal mekânlar da tarihsel ve dini olarak bizim doğal hinterlandımız içerisinde kalmaktadır.
Kudüs şuuru, ilgili kitapları okumaktan geçer. İşte birkaç tavsiye eser: Kudüs-Her Müslümanın Ortak Davası/Yusuf el-Karadavi, Kudüs… Ey Kudüs/Larry Collins, Dominique Lapierre, Kudüs Davamız/Ahmet Varol, Kudüs ve Aksa/Bünyamin Erul, Mekke Medine ve Kudüs'ün Faziletleri/Muhammed el-Yemeni, Kudüs/Dror Ze'evi, Anneler ve Kudüsler/Nuri Pakdil, Zeytindağı/Falih Rıfkı Atay. Kısacası İsrail işgalini önce zihinlerde aşmak ve bu toprakların asıl sahiplerinin kim olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bunu başarabilirsek işgali sonlandıracak nesiller kendiliğinden gelecektir.