Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat’ın er olmuş darbeci generallerini affetti. Müebbet hapse çarptırılan dönemin kudretli generalleri “sürekli hastalık” ve “kocama hâli durumunda olmaları” gerekçesiyle hapishaneden çıkarıldılar. Bundan 27 sene önce 28 Şubat 1997 günü Millî Güvenlik Kurulu’nda Erbakan hükûmetine “irtica” bahane edilerek ayar çekildi. Orgeneral Çevik Bir öncülüğünde kurulan Batı Çalışma Grubu memleketin kimyasıyla oynadı. Milletin millî ve manevi değerlerine savaş açtı. Çevik Bir, 2022 yılında “ileri derecede demans hastası” olması nedeniyle tahliye edildi.
Sabık generaller darbe döneminde sağa sola talimat veriyor, tankları sokaklarda yürütüyorlardı. Şimdi kendileri yürümekten aciz hâle gelmişler… 28 Şubat döneminde okuduğu şiir nedeniyle hapse atılan, o dönemin kudretli gazetesi tarafından “Muhtar bile seçilemez” manşetiyle hayatı karartılmak istenen Recep Tayyip Erdoğan, adamları acziyetlerinden dolayı affetti. Cumhurbaşkanımızın yaptığı büyük erdemli davranışı bile içine sindiremeyen Çetin Doğan, tahliye edilirken bile tuhaf açıklamalarda bulundu. “Af söz konusu değil, doğrudan doğruya anayasal görevin Cumhurbaşkanı tarafından net olarak yerine getirilmesidir.” diyerek affedilmeyi kendine yediremediğini ifade etti.
Durum tersi olsaydı Çetin Doğan, Tayyip Erdoğan’ı affeder miydi? Hiç sanmıyorum. Ama Cumhurbaşkanımız doğrusunu yaptı. 80 yaşını devirmiş aciz adamların hapiste kalmasının bir anlamı yok. Ama Çetin Doğanların, Çevik Birlerin 28 Şubat’ta hayatlarını kararttıkları insanlar tarafından affedilebileceklerini düşünmüyorum. Onlar hesaplarını ahirette görmek üzere ertelediler.
28 Şubat’ta kimler zarar görmedi ki; yediden yetmişe bütün toplum kesimleri bu “aptalca” girişimden mağdur oldu. Üniversite kapılarında süründürülen başörtülüler, birincilik kürsüsünde konuşmaması için ağzı kapatılan gençler, fişlenen çorbacılar, imam hatip liseleri, Kur’an kursları, yeşil sermaye dedikleri iş adamları, şehit cenazelerinde çocuklarının başında ağlama izni alıp çocuklarının yemin törenine katılamayan anneler ve daha niceleri; saymakla bitmez… Şimdi bunların hepsi sizi affetti mi sanıyorsunuz?
28 Şubat günlerinde MÜSİAD Basın Komisyonu Başkanı idim, bütün olup biteni yakından takip ettim. Keşke o sıcak günlerde yaşadıklarımızı gün gün yazabilseydim. Gazetelerin arşivlerine bakılırsa haberlere ulaşmak mümkün ama insanın sıcağı sıcağına yaşadığını kayıt altına alması ileride daha bir önem arz ediyor. 9 Mayıs, MÜSİAD’ın 34. kuruluş yıl dönümüydü. O gün Atatürk Kültür Merkezi’nde Türkiye’nin Gücü Ödülleri verildi. Kuruluş yıl dönümü nedeniyle 34 yılın kısa özetini anlatan bir de fotoğraf sergisi açılmıştı. Benim de içinde olduğum bir fotoğrafta Genel Başkan Ali Bayramoğlu, Dr. Ömer Bolat ile kamu bankalarının görev zararları nedeniyle suç duyurusunda bulunmak için Şişli Adliyesi’ne gitmiştik ancak savcı dilekçemizi almadı. Sonra Sultanahmet Adliyesi’ne gittik, yine savcı dilekçemizi kabul edemedi. Çünkü bir taraftan “Bin yıl sürecek” açıklamalarıyla memlekete balans ayarı çekenler diğer taraftan da emekli generalleri bankalara yönetim kurulu üyesi olarak atıyorlardı. 28 Şubat’ın ekonomiye zararı 250 milyar doların üzerinde oldu.
Anlatacak çok şey var ama olayı anlatan dostumun bir kışla hatırasıyla yazıyı bitireyim. Nizamiyeden nöbetçi asker, komutanı arıyor: “Komutanım misafiriniz geldi, nizamiyede bekletiyorum.” Komutan: “Niye nizamiyede bekletiyorsun, gönder gelsinler.” Asker: “Komutanım gönderemem gelen anneniz, başörtülü…” Komutan: “Ne saçma sapan işler yapıyoruz.” diyerek annesini karargâha alamaz. Buna benzer o kadar çok saçma sapan, acı olaylar yaşandı ki anlatmakla bitmez…