İnsanın doğumla başlayan dünya serüveni hayatını sonlandırana dek içine doğduğu aileyi, çevreyi ve dünyayı tanımakla geçer.

Olayları anlamlandırabilme yeteneğine sahip olan insanın hayatı aslında bir keşiftir.

Aslında keşfetmek bir bakıma tanımaktır; tanımak ve tanınır kılmak için ortaya bir çaba koymaktır; eşyayı, dünyayı, varlığı ve kendini tanımaya çalışmaktır.

Böylece insan bir ömür boyu hayatı tanımaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır.

Keşif süreci bir arayıştır; neyi önemsediğinizi, neye değer verdiğinizi gösterir bu arayış.

Arayış neticesinde aranan şey inkişaf eder.

İnkişaf keşfedilmek, ortaya çıkmak ve belirmek anlamlarına gelir; bir diğer manada gelişimdir.

Aranan ve bu arama sonucu ortaya çıkan şey inkişaf etmiş, yani gelişim göstermiştir.

İnkişaf keşifle başlar.

İnsanın inkişafı kendisini arama, tanıma yani keşfetme sürecine girmesiyle başlayacaktır.

İnsan arayışını dış âlemde yapabileceği gibi kendi iç dünyasında da yapabilir.

İnsanın dışında bir dünya, bir âlem olduğu gibi bir de iç dünyası vardır.

Varlık sancısını bu iç âleminde yaşar.

İç dünyada yapılan arayış insanın kendisini tanıması, kendini bulma sürecidir.

Kendisini keşfedememiş kimse neyi keşfedebilir?

Kendisinin farkına varamamış kimse neyin farkına varabilir?

İnsan olmak sürecinin keşfi sağlanmadan yapılan her keşif aslında bir ilerleme değildir.

İnsan canlılar içerisinde fiziki olarak çok da güçlü bir yapıya sahip olmamasına rağmen en tehlikeli, en güçlü, en yırtıcı bir hayvanı dahi sevk ve idare edebilmektedir.

En tehlikeli hayvanı dahi dize getirebilen bir canlı insanî değerlerden uzaklaşırsa en tehlikeli yaratıktan daha tehlikeli olabilir.

Bu tür insanların dışarıda gerçekleştirdiği her bir keşif kendi cinsi ve dünya adına tehlikeyi daha da artırır.

Bugün en yırtıcı hayvanların dahi yapmadığını insan insana yapmaktadır.

İnsanı insan yapan değerler, insana dur diyecek iç mekanizmalar ve sınırlar harekete geçirilmediği müddetçe, yeryüzünü imar etmesi gereken insan bu defa imha etmeye çalışacaktır.

İnsan farklı yaratılmış, insana farklı bir misyon yüklenmiştir; bu misyon yeryüzünün imarıdır.

Bu imara ise kendi yaratılış farkındalığını fark etmeden başlayamaz.

Yaratılmışlar içerisinde ayrıcalıklı bir değere sahip olan insan çoğu defa dışarıyı keşfe çıkar ama kendisini unutur.

İnsanın kendisini keşfetmesinde yatar, aşkın olana dair yolculuğu.

Kendisinde içkin olanın farkına varamayanların aşkına ulaşması mümkün değildir.

Kendisini keşfedememiş insanlardan oluşan bir toplumun ilerleme adına yaptığı keşifler kendisini hakikatten daha da uzaklaştıracaktır.

Değişim ve dönüşüm, kendi kendisini keşfetmiş insanın inkişafı ile gerçekleşecektir.

İşte o zaman insanlık gelişmişlik yolunda adım atmış olur.