Bugünkü köşe yazımda âcizane, az biraz kabuk bağlamış bir yaramızdan bahsedeceğim. ‘Hayırlı evlat’ olacak inşallah bugünkü yazımızın konusu. Kıymetli dostlar; salih evlat yetiştirmek her ana-babanın en mühim görevidir. Çocuklarımızı ‘yaradılışlarına ve fıtratlarına’ uygun bir şekilde yetiştirmek, gelecekleri açısından yapabileceğimiz en önemli yatırımdır. Çocuk terbiyesi hem annenin hem de babanın görevidir. Çocuğun ‘ilk mektebi evi, öğretmenleri de anne ve babasıdır’. Ailemizin neşesi, toplumumuzun bekâsı olacak çocuklarımızı İslam ahlakı ile terbiye etmemiz; hem bu dünya hem de âhiret hayatımız için kesintisiz sevap vesilesidir. Fahri Kâinat Efendimiz (S.A.V); bir hadis-i şeriflerinde kişinin ölümünden sonra amel defterinin kapanmamasını sağlayan üç şeyden birinin; ‘’Kendisine dua eden hayırlı bir evlât’’ olduğunu buyurmuştur.

Cenab-ı Allah, erkek çocuğunu baba, kız çocuğunu da anne olacak özelliklerle yaratmıştır. Peygamber Efendimizde (sas) evlatlar arasında hiçbir şekilde kız ve erkek ayrımı yapmamamızı tembihlemiştir. Unutmamak gerekir ki; ‘kız evlâdını da, erkek evlâdını da bizlere nasip eden Cenab-ı Allah’tır.’ Cinsiyetini belirleyecek olan da yine O’ dur. Bizlerin burada hiçbir şekilde dahli ve iradesi yoktur. Dolayısıyla aklı başında hiçbir Müslüman; çocuğunun erkek olmasıyla övünemeyeceği gibi, kız olmasıyla da asla yerinemez. Burada mühim olan, çocuğun ‘kız veya erkek’ olması değil bilakis ‘sağlıklı ve hayırlı bir evlat’ olmasıdır! Toplumumuz ise; ‘hayırlı evlat yetiştirme’ konusunda maalesef istenilen düzeye gelmiş durumda değildir. Geçmişten günümüze geleneksel bir tavır ile erkek evladı hala el üstünde tutulmakta, ailenin göz bebeği ve neslin devamı olarak görülmektedir. Her ne kadar analar bu mevzua kerhen katılsa da erkek çocuğunun gelişiminde baba faktörü çok önemlidir. Çünkü baba, ‘kozasını bir an önce yırtmak isteyen’ erkek çocuğun rol modelidir. İyi ve kötü alışkanlıkların kazanılmasında ilk referans nokta babadır. Erkektir yapar! Diyerek ‘özgürlük ve bağımsızlık’ duyguları gereğinden fazla köpürtülen, sınırsız imkânlar sağlanarak şımartılarak yetiştirilen çocuklar, önce ailelerinin sonrada toplumun başına bela olmuşlardır. Kadına yönelik uygulanan tüm bu şiddet ve cinsel istismarın arka planında erkek çocuklarının yanlış yetiştirilmesi yatmaktadır. Unutmayın! ‘Mahremiyet, sadece rahminde can taşıyacak olan kızlarımıza has bir durum değildir! Erkek çocuklarımızın da mahremiyeti vardır!’

Erkek çocuklarına aşırı ilgi göstermek, ayrıcalık tanımak ve her istediklerini yerine getirmek, onları sadece ve sadece ‘ne oldum delisi’ yapar. “Babasının oğlu’’ ya da “Erkek evladı olacak o kadar’’ gibi ‘toleranslı ve süslü sözlerle’ her istedikleri yerine getirilen ve ahlaken çürütülen gençlerde ‘aldatma, hırçınlık ve davranış bozukluklarına’ sıkça rastlanmaktadır. Hal böyle olunca da ‘pembe panjurlu evlerin dağılması ve boşanmaların artması’ mukadder olmaktadır. Dolayısıyla da genç yaşta çapkınlığı meşru gören içimizdeki bu ‘baba’ görünümlü engerekler, önce ailemizi sonra da toplumumuzu hızla zehirlemektedirler.

Hâsılı demem o ki kıymetli dostlar; ‘Erkektir yapar!’ diyerek akıllarını yele veren içimizdeki bazı gevşekler bilesiniz ki koca bir nesli heba ettiler. Hem kendilerinin hem de evlatlarının iki dünyasını da mahvettiler. Sevabına bir kez daha söylüyorum: “Bu söz bizim kültürümüze ve inancımıza uymayan hakikat kaçkını bir söylemdir. Kokuşmuş murdar kişilerin uydurduğu kirli bir sözdür. Ve yalanların en namussuzudur.” Gelin bu çukurların tuzaklarına düşmeyelim. İslami değerlerimize örf, adet ve geleneklerimize sahip çıkalım. Neydi sloganımız? “Oğlansa mavi tulum, kızsa pembe zıbın…’’devam…

Selametle…