Esasen yakın dönemdeki “Müslümanlarla Savaş” Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile başladı. ABD ve Avrupa ülkeleri, mevcut sömürü düzenlerinin devam edebilmesi için ‘İslam’ı ve Müslümanları’ o gün kendilerine düşman seçmişlerdi. ‘’Müslümanlarla Savaş’’ tüm dünyaya “Terörle Mücadele” başlığı adı altında pazarlandı. Düzmece sebeplerle Müslüman ülkeler işgal edildi, iç savaşlar çıkarıldı ve terör örgütleri üzerinden yüz binlerce insan acımasızca öldürüldü. Ortadoğu adeta kan gölüne çevrildi. Arap halkı ve toprakları yerle bir edildi. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de artmaya başlayan ‘İslam Karşıtlığı’ Haçlı ruhuna bürünerek Avrupa ‘da hızla yayılmaya başladı. Dünyanın her yerinde, mazlum dünyanın masum insanları olan Müslümanlar, ayrımcılık ve nefret dili ile aşağılanmaya ve saldırılara maruz kalmaya başladılar. Neonazi terör örgütleri, başta Almanya olmak üzere Avrupa ‘da birçok yerde camilere ve Müslümanlara faşistçe saldırılar düzenledi. Artık o günden sonra sözüm ona ‘’İslam korkulacak bir din, Müslümanlar da terörist olarak icat edilmişti.’’
Kıymetli dostlar; bugünkü geldiğimiz nokta itibarı ile başta ABD ve Avrupa olmak üzere birçok ülkede ‘’İslam korkusu ve nefreti’’ yeniden hortlamış durumdadır. Lakin bu nefret artık inanılmaz bir şekilde ‘kutsal kitabımıza, Peygamberimize ve tüm kutsallarımıza’ yönelik topyekûn bir saldırıya dönüşmüş durumdadır. Avrupalı bazı sözde siyasetçiler; ‘İslam ve Türk karşıtlığı’ faşizmini ülkelerinde günden güne tırmandırmaktadırlar. Her fırsatta tüm dünyaya ‘demokrasi ve insan hakları’ dersi vermeye kalkan modern ve demokrat Avrupa’nın(!) ırkçı ve ötekileştirici politikaları, faşist hareketlerin yükselmesini sağlamaktadır. Bilesiniz ki bu kirli politikalar tanıdıktır ve bizleri nerdeyse yüz yıl geriye götürmektedir. Bildiğiniz üzere 1930’lu yıllar ırkçı ve aşırı sağ partilerin revaçta olduğu bir dönem olmuştu. Bu dönemde ırkçı ve aşırı sağ partilerin ortak paydası ekonomik kriz sonrası yaşanan ‘Buhran ve Yahudi’ karşıtlığı idi. Bugün de Avrupa Birliği üyesi ülkelerde son dönemlerde ırkçı ve aşırı sağcı partilerin yükselişe geçtiği görülmektedir. O günden bu güne ırkçılık aynen devam ederken Yahudi karşıtlığının yerini ‘’İslamofobi’’ almıştır. İlk olarak Almanya’da ortaya çıkan ve daha sonra bazı Avrupa Birliği ülkelerinde de kendini gösteren ‘Pegida Hareketi’ buna en bariz örnektir. Pegida, Avrupalı liderler tarafından desteklenen ve bütün Avrupa da kabul gören; ‘’ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi’yi’’bünyesinde barındıran kirli bir oluşumdur. Esasen ‘Batı’nın İslamlaşmasına’’ karşı kurulmuş büyük bir örgüttür. AB tarafından el altından desteklenmektedir. İşte bu yüzden bugün; ‘’Almanya camileri basıyor, Fransa İslâm’a saldırıyor. Avusturya, Belçika, Hollanda ve diğerleri Müslümanlara kin kusuyor.’’Siyonist İsrail’in desteği ile kariyer basamaklarını üçer beşer atlayarak, cumhurbaşkanı danışmanı iken birden cumhurbaşkanı olan ‘tek kullanımlık proje Macron’un’ kuyruk acısı ise çok daha başka! Bu değeri şöhretinden küçük, tabansız micron Libya‘da, Afrika‘da, Doğu Akdeniz ‘de, Azerbaycan’ da ve diğer her cephede Erdoğan’a karşı hep kaybetti ya! Şimdi Peygamber Efendimiz üzerinden Erdoğan’a saldırıyor. Çünkü çok iyi biliyor ki; İslam düşmanlığı eşittir, Türk düşmanlığı, Türk düşmanlığı eşittir, Erdoğan düşmanlığıdır. Kankası olan Hollandalı milletvekili müsveddesi Wilders’in karın ağrısı da işte bundandır.
Velhasıl demem o ki kıymetli dostlar; Haçlı artıklarının alayı Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin ayağa kalkmasına, bölgesel bir güç olup tüm dünya Müslümanlarını uyandırmasına engel olmak istiyorlar. Büyük şeytan ABD’de, İsrail ile normalleşme palavrası ile kişilik yırtılmasına uğrayan Arap ülkelerini tehdit ederek bu büyük uyanışa engel olmak istiyor. Fahri Kâinat Efendimize mübarek Mevlit Kandili öncesi dil uzatıp, düşük davranış sergileyerek Müslüman lider Erdoğan’ı yumuşak karnından vurmak istiyorlar. Öte taraftan da bu pervasız manevralar ile üzerimize çullanıp, dikkatimizi dağıtarak ‘Suriye‘de Irak’ta Libya’da Doğu Akdeniz’de ve hatta Azerbaycan’daki kazanımlarımızı heba etmek istiyorlar.’ Kıymetli dostlar; maksat hâsıl olmuştur. Esasen bu tırsaklar ‘’Sırılsıklam korkuyorlar!’’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunların sömürü çarkını bozmasından ve dünya üzerinde nefes alıp veren tüm Müslümanların uyanıp cesaretlenmesinden çok fena korkuyorlar. Çünkü bu tuzu kuru beyazların alayının geçmişleri de bugünkü gibi karanlık cinayet ve katliamlarla dolu.‘Ortadoğu’da, Kuzey ve Orta Afrika ‘da o kadar Müslümanın kanına, canına, malına, tecavüz ettiler ki bir gün onların hesap soracağından çok korkuyorlar.’Bunu açıktan söyleyemiyorlar da bunun adına işte ‘’İslamofobi’’diyorlar. ‘’Erdoğan liderliğinde Müslümanların ayağa kalkmasından intikam almasından çok tırsıyorlar. Bu çürümüş, kokuşmuş, lağım çukurları öldürdükleri Müslümanların bir ölüp bin dirilmesinden çok korkuyorlar.’’İşte bu yüzden ar damarı çatlamış ırkçı faşistler, yeryüzünde yaşayan her dört insandan birinin Müslüman olmasına asla tahammül edemiyorlar. Ama bilmiyorlar ki bu kirli düzenin patronlarının yaptıkları bizim için devede kıl hükmündedir. Bu ülkenin has çocukları olarak bizler; ne dinimizden, ne peygamberimizden, ne de yüzlerce yıldır beklediğimiz liderimiz Erdoğan’dan vazgeçeriz! Korkunun ecele faydası yoktur. Maskeniz düştü artık biz sizi çok iyi ama çok iyi tanıyoruz. Umutlarımızı hadım etmenize artık müsaade etmeyeceğiz…
Yazımı Bilge Kral, Müslüman lider Aliya İzzetbegoviç’in bir sözü ile bitirir iken; iki cihan severi, son peygamber, yaratılmışların en şereflisi, Fahri Kâinat Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) doğum gününü kutlayarak bitirmek istiyorum. Mevlit kandilimiz mübarek olsun. “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur…”
Selametle…