Bugünlerde kendisini din âlimi kisvesiyle tanıtan, -haşa- İslam’ın en nadide şahsiyeti edasıyla arzıendam eden cühela takımıyla büyük bir imtihandayız.

Kendilerini bilmelerine dahi yardımcı olamayan “bilgi”leriyle, âleme hocalık taslıyorlar.

“Müslüman” kisvesiyle yapıyı içeriden sökmeye çalışıyorlar.

İslam tarihinin bin 400 senedir ortaya koyduğu bütün ilmî geleneği yok sayarak Hz. Peygamber’i görmüş gibi yeniden bir dil inşa ediyorlar.

Hadis usulü nedir, fıkıh usulü nedir, hüküm nasıl verilir gibi çok temel konularda zerre kadar bir müktesebatları olmadığı anlaşılan bu cühela tayfası; bütün gücünü, karşısındakilerin de inandıkları konusunda mütekâmil bir bilgiye sahip olamayışından alıyorlar.

“Köpeksiz köyde değneksiz gezmeye” çalışan cühela tayfası, Batı’nın yaşadığı skolastik körükle malul olduğunun farkında bile değil.

“Kendini bilmeyen bilgi” başka bir yönüyle “kendini bilmeyen bilge”ler meydana getiriyor.

Önce kendi kendisinden kurulmuş olarak temaşa eden bu cühela tayfası, kendisi dışındakileri de yok saymaktan asla imtina etmiyor.

Başka bir yönüyle anakronik bakışlarla, bugünün dünyasından bakarak binlerce yıl önceki sosyolojik durumları izaha kalkıyorlar.

Kendi hayatlarına da binlerce yıl sonra kaynaklardan bakacak birinin ne düşüneceğini tahmin edemedikleri için büyük bir haksızlıkla yargılıyor tarihi ve tarihteki şahsiyetleri.

Bu ülkede -belirli bir zihniyet için- bir arpa boyu yol alamamış konular vardır; “Ramazan’da sakız çiğneyenin orucu bozulur mu?” cinsinden.

Ya hu bıkmadınız mı şu biçimsiz ve bitimsiz soruyu sormaktan ve aklınıza, aklımıza hakaret etmekten.

“Hz. Aişe kaç yaşında evlendi?”

Söylenecek çok şey var ama ben de kimsenin aklıyla alay etmemek için yazmayacağım; artık pörsümüş ve samimiyetten uzak, niyeti bozuk bu soru için.

Bu soruların cevabı o ya da bu diyelim.

Sana, bana, devlete, Gazze’de ölen çocuklara ne katmış olacağız?

Bırakın binlerce yıl öncesini, bugün bile bir sosyal vakıa olarak pek çok yerde devam eden nice sapkınlıkları, TikTok ahlaksızlıklarını, sosyal medyanın ifsat ettiklerini ne zaman daha vicdanlı bir hakikat olarak konuşacaksınız?

Niyeti bozuk, bu içeriden yapı sökümü öyle anlaşılıyor ki bu topraklarla derdi olanların finanse ettiği bir işçilikle de gerçekleşiyor.

Omurgası kırılmış bir fikir ayakta kalabilir mi?

Bütün çaba İslam’ın ana taşıyıcılarını/omurgasını kırmak üzerine şekilleniyor.

Niyeti bozuk soruların amacı en başta İslam Peygamberi’ni sorgulatmak.

Eğer orada bir gedik açılabilirse gerisini getirmek çok daha kolay olacak.

Çünkü peygamber, bir inancın bütün formlarını görünür kılan ve somutlaştırandır.

Hz. Peygamber, İslam’ın, Kur’an’ın anlattıklarının nasıl yaşanması gerektiğini bizzat hayatıyla göstermiştir.

O’nun “en iyi örnek” hayatı yok sayıldığında, Kur’an’ı istendiği gibi yorumlamanın kapısı da aralanmış olacağı için, sürekli zorladıkları yer burasıdır.

Sosyal medya çağının bir sonucu olarak hiçbir müktesebatı olmayanların açtığı tartışmalara gündemi hapsetmek de ayrı ve ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Bir sürü “asalak” ile mücadele etmek, bu çağın ilim insanlarının en büyük imtihanıdır; haksız bir eşitleme ile karşı karşıya olmaları da dâhil.

Kişiliksiz kimlikleriyle bu asalaklar, atopos yani yeri belli olmayan görüşlerin sahibidirler.

Hiçbir geleneğe oturmayan bu tayfanın görevi, “geleneği yok eden geleneği” inşa etmektir.

Tutunduğumuz bütün değerleri, inançları bu yersiz, yurtsuz, geleneksiz asalaklardan mutlaka korumak zorundayız… 

Bunun için sadece oyuna dikkat yeterlidir…