İnsanın bu dünyadaki en önemli işlerinden birisi; kendisini geliştirmesi, ne zaman biteceğini bilmediğimiz ve misafir olarak kaldığımız şu güzel dünyada, insanlara faydalı bir şeyler yapabilmesidir. İnsanın bir şeyi meleke haline getirebilmesi, onu ne kadar yaptığına ve hayatına kattığına bağlıdır. Yaptığımız her şey tabiri caizse zihnimizde yeni pencereler ve kapılar açar, gönlümüzde yer edinir. Her duygu ve davranışı insan zihni kaydeder. Bunlara devam ettikçe, devam edilen yönde insanı ilerletir, boyut kazandırır ve kişinin tabii vasfı haline gelir.
Yapılan şey kime iyilik olur?
Bir fakire sadaka vermek, gerçek fakirin kendimiz olduğu bilinciyle yapıldığında, verdiğimizin bizi manen zenginleştirmesi demektir. Her şeyin sahibi olan Allah (c.c), bize “Ver” diyor. Biz sadece Allah (c.c) için verdiğimizde, en basit tarifiyle emri yerine getirmenin ödülünü alırız. İlâveten, verdikçe yerimizi, seviyemizi ve haddimizi biliriz. Elimizdekilerden, zaruri ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadarını ayırıp, onun dışındakileri gerçek sahiplerine ulaştırmamız gerektiğini anlarız. Vermeye alıştıkça bir bakış açısı edinmiş oluruz. O zaman seviyeler eşitlenir. “Ben yukarıdayım sen aşağıdasın”, “Ben de var sende yok” anlayışı buharlaşır. Biz Allah’a (c.c) göre düşünmeyi ve dolayısıyla da yaşamayı öğrenmeye başlamış oluruz. Yani araçların ve amaçların yerli yerinde kullanılmasını hayatımıza yerleştirmiş oluruz. Sonuç olarak, ben insan olmaya başlarım.
Verilen mi önemli, vermek fiilinin kendisi mi?
Bir fiilin bir insanda ahlâka dönüşmesi, yapılan şey iyi ve doğru ise, tam da istenen şeydir. Verdiğin şeyin sana ait olmadığı, verdikçe insanın kendi yapısındaki açılmayı bekleyen nice güzel anlayış ve düşünme biçimlerinin ortaya çıktığını görmek çok heyecan verici. Daha sakin, daha sabırlı ve anlayışlı olunduğunu, hayata, insanlara ve olaylara bakış açısının değiştiğini, artık basit şeyleri dert etmek gibi kimseye iyi gelmeyen tutumların değiştiğini şaşırarak ve şükrederek göreceğiz. Verilenden ziyade, verme fikrinin ve davranışının insanı değiştirdiğini fark edeceğiz. İyilik adına her ne yapmışsak, en basitinden olsa bile, bu Allah (c.c) katında büyüktür. Verdiğimizle minnet beklentisi içinde olmayı kesinlikle değil, hemen toprağın altına gömerek unutmayı ve Rabbimize bu fiili bize nasip ettiği için şükretmeyi adet ediniriz. Her iyi niyet ve fiil, sanki Rabbimizin (cc) tarlasına bire yedi yüz veren bir tohum atmışız gibidir. Allah (c.c) bildi, melekler yazdı, işte en büyük ödül budur.
Bana her şeyin sahibi vermişti, ben O’nun adına verdim
Bir şeyleri verdiğimizde, bunun için yardım alanın bize teşekkür etmesi gerekmez. Verdiğimizle bizi onaran, iyi bir ahlâk kazandıran ve bir hayrı bizim üzerimizden kullarına ulaştırarak bizi de rahmete ortak eden Rabbimize (c.c) sayısız şükürler olsun demeliyiz. Bizi bir kuluna rahmet yağdırırken, o rahmetle ıslanabilmemiz için seçti demeliyiz. O iyiliğin bizim elimizden olmasını nasip ederek bizi onurlandırdı, çok şükür diyelim. O zaman, bugün sadece iyilik yapalım ve Rabbimizin (c.c) tarlasına güzel tohumlar saçalım.